Tekin Küçükali: Ben azat kabul etmez Trabzonspor kölesiyim!

Tekin Küçükali: Ben azat kabul etmez Trabzonspor kölesiyim!

Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu-36

Tekin Küçükali kimdir?

1945'te dünyaya geldi. Çocukluğunda ve gençlik yıllarında çalışmak zorunda kalan Küçükali, bu süreçte ticaret dünyasının yanı sıra siyasal ve sosyal hayatla da tanıştı. Çok sayıda şirkette yönetim kurulu başkanlığı ve genel müdürlük yaptı, halen yapıyor. Vakıf ve dernek başkanlıklarında bulundu. Kızılay yönetim kurulu üyeliği ve genel başkanlığı yaptı.

En büyük hayalim

Aslen Sürmeneliyim ama Ağrı'da doğdum, babam çalışmak için oraya gitmiş. Sürmene' de ticaretle uğraştım. 1962'de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nde gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1967'de Milliyetçi Hareket Partisi'nin Adana'daki ilk kuruluşunda bulundum. Trabzon' da MHP'nin il başkanlığını yaptım. Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonunun genel başkanlığını yaptım. Sürmene Dernek Başkanlığı döneminde, 'Hayden Sürmene'ye” şenliklerini ilk olarak düzenledim, İstanbul'dan gemiyle Trabzon'a binlerce insanı taşıdık. Daha sonra 67 ayrı Trabzon Derneğini İstanbul'da Dernekler Birliği adı altında bir araya getirdik. Bu süreçte en büyük hayalimi gerçekleştirdim; otuz kemençe ve iki davulla birlikte İstiklal Marşını otuz bin kişi ayakta söyledik.

Samsun'da iki bin araç!

En büyük gururum, Trabzonspor adına özel projeler geliştirip bunları uygulayabilmekti. Birçok alanda yeniliklere imza attık. Yöneticiler proje üretmeli, mevcutla devam etmeye kalkarsanız kulübü daha da büyütemezsiniz. 1995-1996'da şampiyonluk kaçıp büyük yıkım yaşandıktan sonra bizi göreve çağırdılar. Mehmet Ali Yılmaz başkanlığında yönetime girdik. Önce, Cemil Kaya, Yücel Yılmaz ve Ahmet Kul gibi genç jenerasyonun yardımı ile taraftarın moral ve motivasyonunu düzelmek için bir proje geliştirdim. Samsun'dan Artvin'e kadar il ve ilçelerde Trabzonspor örgütlerini kurmaya karar verdik. Samsun'da Başkan'ımızı abartısız 2000 araçla karşıladık, yer yerinden oynadı. Teşkilatları aça aça Trabzon'a vardık. Türkiye'de ilk defa bir futbol kulübünün heykelini Sürmene'de yaptırdım, bir top üzerinde on bir el, topu tutuyor. Yönetici arkadaşımız Mustafa Erdem'le, Trabzonspor'un 33. kuruluş yıl dönümünü Hüseyin Avni Aker'de şenlik havasında kutladık, müthiş bir birliktelik sergiledik.

Manikür, pedikür!

Ben Barcelona'ya bir mektup yazdım, futbolcunun ne yiyip ne içmesi gerektiğine ve bakımına kadar birçok konuda bilgi istedim. Barcelona'dan yirmi iki sayfalık bir yanıt geldi. Futbolcuya sabah kahvaltısında, demir eksikliğine neden olduğu için çay verilmemeli, gazı alınmış süt verilmeli.. Hiçbir futbolcu, yanlış kesip tırnağın ete batmaması için kendi ayak tırnağını kendisi kesmemeli.. Böylece milyonlar boşa gider. Bunun için kulübe manikür ve pedikürcü alınmalı… vs. gibi birçok bilgi vardı mektupta.. Ve bunların çoğunun doğru olduğunu gördüm. Birçok futbolcunun ayak tırnaklarının arasında, tırnak ete battığı için pamuk vardı. Bu olaya, her yönüyle kendini geliştirmiş olan Giray Hoca da şahittir.

Trabzonspor Müzesi

Bir müze yapalım dedik. Kupalarımız var her şeyimiz var ama sergileyecek bir yerimiz yoktu. Kunduracılar'daki yeri müze yaptık, Sadri Şener adını verdik. Hayalimiz ise stadın altında büyük bir müze yapıp bütün çocukları sırayla o müzeyi ziyaret ettirmek ve o çocuklara Trabzonspor sevgisini, Trabzonspor kulübünün oyuncalarıyla anlatmaktı. Tabi ona zamanımız yetmedi.

Trabzonspor Durağı

İETT'nin o dönemki Genel Müdürü Raif Yetim, Trabzonludur. “Kartal'daki tesisin önüne İETT otobüs durağı koyalım adı da Trabzonspor Otobüs Durağı olsun. Ama daha sonra bu isim hiç değiştirilmesin” dedim. Bunu kendisi yaptı ve kütüğe işledi. Şimdi milyonlarca kişi o sahil yolunda minibüse yada otobüse biner, “Trabzonspor durağında ineceğim” der. Trabzonspor durağı yazısı da orada hala duruyor. Ama Trabzonspor, oradaki tesisine sahip çıkmadı. Günümüzde bugüne kadar kulüp kaç defa orada yemek yedi, kaç defa futbolcularıyla 'bizim burada tesisimiz var' denilip bu tesislere gelindi?

On yedi yıllık tazminat!

Başkan Mehmet Ali Yılmaz ve Cemil Kaya, kendi işimi bırakıp sadece genel müdürlük yapmamı teklif ettiler, maaşımı da kendileri karşılayacaklardı. On yedi yıllık tazminatımı yaktım, altı ay çalıştım ama bana kimse maaş vermedi. Daha sonra dört ay işsiz gezdim. Gazetelerde maaş verdik denildi, hepsini mahkemeye verdim, tazminatları alıp Sürmene Derneğine bağışladım. “Kölelikten azat ettim” derler ya ben azat kabul etmeyen bir Trabzonspor kölesiyim. Bizde önce Allah, sonra namus, daha sonra vatan.

Bayrakla eşdeğerdir Trabzonspor bayrağı. Türk milliyetçisi bir adamım ben.

İmam ezanı unuttu!

Avni Aker'in VIP'ı yeniden düzenledik. Sahayı düzgün bir hale getirdik. İlçelerle çok sıkı ilişkiler kurduk. Çakılı taraftarlarımız vardı, yirmi bin kişi kadar. Tansiyon hastalığına Trabzonspor 'da yöneticilik yaparken stresten yakalandım. 2000-01 sezonu için şampiyonluğu kafaya koymuştuk. Beşiktaş maçına çıkıyoruz. Sergen, Hami çok yakın oynuyorlar. Stadın bitişiğindeki caminin imamı akşam namazını kıldırdı, çıktı şerefeye maçı oradan izliyor. Farozlu maça giremeyen gençlerde o altta toplanmışlar, imamdan gol haberi bekliyorlar. Ben de oradan nasıl maç seyredilir diye merak ettim ve çıktım şerefeye imamın yanına.İmam kendini o kadar kaptırmış ki beni bile fark etmedi. Durum 1-0'dı imam maça o kadar daldı ki ezanın vaktini kaçırdı. Sonra aklına geldi, ezanı okurken Trabzonspor bir gol daha attı. İmam bir taraftan ezanı okurken bir taraftan elleriyle alttaki çocuklara 2-0 öne geçtiğimizi anlatmaya çalışıyordu.

Siyaset girdabı

Trabzonspor siyasete teslim oldu, eğer o teslimiyeti yırtabilirse bir şeyler başarabilirsin aksi takdirde ne proje üretirsen üret, hiçbir yere varamazsın. Trabzonspor'u siyaset girdabının içinden çıkartabilirsen bu takım kurtulur aksi takdirde ayağa kalkmaz, kalkamaz.

Bariç'in oyunları!

Şampiyonluğumuz iki sezon önce, bir oyuncunun kafasına (Aygün) sarığı sararak elimizden almışlar. İki sezon sonra kupa maçı oynuyoruz. Öndeyiz, birisi küçük bir taş attı, FB Teknik direktörü Bariç'in boş tarafına geldi. Adam pat diye düştü, sanki 14'lü ile vurdular herifi. Paltosu da var adamın. Maç durdu, Ali Şen başkan o dönem. Mehmet Ali Yılmaz ona ayağıyla bir tane koydu, “Ali Şen, söyle şu adama kalksın, burası Trabzon, burada böyle şeyler yemez. Bu işi şampiyonluk zamanında da yaptınız, bak ben başkasına benzemem” dedi. Ali Şen, hocasına bir şeyler anlattı, adam kalktı. 'Nefes alamıyorum' dedi, Fakülteye ben getirdim. Doktorları görünce, 'bende bir şey yok' dedi. Rapor tutturdum. 'Havaalanına getirin' dedi beni, gittik orada yine düştü! Uçağa bindi, üç koltuğa yatırdılar. Yine nefes alamıyormuş. Vali yardımcısına, 'bu nefes alamıyormuş, uçağa binmesi sakıncalı' dedim. Pilotu çağırdık, yine rapor tutturduk, bu kez 'bende bir şey yok' dedi gitti. Sabah kulüpler birliği toplantısı var, ben gittim, durumu anlattım. O ara bu İstanbul'da yine rapor peşine düşmüş, kimse vermemiş.

Para ve emek!

Bizim yönetim listemizde maddi olarak güçlü adamlar vardı. İsmet Akaydın, Halis Çebi, Ahmet Kul gibi. Mehmet Ali Yılmaz da para yardımı yapardı. Bir toplantıda para toplanacak, bir arkadaş “Kim ne kadar para verecek? Mesela Tekin Küçükali sen ne kadar vereceksin “ dedi. Cemil Kaya masanın altından çek defterini bana uzattı, “Abi yaz sen, hiç merak etme” dedi. Bizim arkadaşlıklarımız böyleydi. Ben tabi ki Kaya'nın teklifini kabul etmedim. Yönetimlerde bir görev yapan adamlar, bir de para veren adamlar vardır. Biz emeğimizle orada bulunuyorduk. (12 Mayıs 2016)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.