İsmet Kalafatoğlu: Şike ile Türk futbolunun sonunu getirdiler!
Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu-33
İsmet Kalafatoğlu kimdir?
1959 Trabzon doğumluyum. İlkokulu Trabzon'da, ortaokul ve liseyi Ankara'da okudum. Üniversite öğrenimim ise İngiltere'de Southampton... Trabzonspor'da kulüp yöneticiliği yaptım. Ankara Golf Kulübü kaptanlığını yaptım. İş olarak da dış ticaret faaliyetleriyle ilgileniyorum. Bir de Max Fm var... Türkiye'de pek bir iş yapmıyorum.
Haykırış, diriliş
Trabzonspor bir haykırış, bir diriliş, Anadolu'nun hakkı olanı almasını bilen bir kulüptür, bir şehrin nasıl bütünleşeceğini herkese ispat etmiş bir kuruluştur. Büyük başarılara imza atması, kişilerin şahsi başarıları ile değil bütünlükle yapılabileceğinin ispatı idi. Trabzonspor bu sebeplerden dolayı benim için çok şey ifade ediyordu.
Trabzonspor şekil değiştirdi
Trabzonspor şekil değiştirdi. Ciddi anlamda şekil değiştirdi. Trabzonspor'un bu yüksek başarısı ve gücü zaman içinde bir bütünlükten çıkıp şahsi menfaatlerin ön planda çıktığı bir araç olarak kullanılmaya başlandı. Trabzonspor'un aslında bakarsanız gerçek anlamda çöküşü bu süreçle başladı ve devam etti. Trabzonspor'un gücü o dönemde Diyarbakır'da da var İstanbul'da da var, Ankara'da, yurtdışında ve Trabzon'da da var. O bütünlüktü ve bencilliğin olmadığı bir kulüptü. Sonradan bencilliğe dönüştü, "ben yaptım", "ben verdim" denilmeye başlandı. Bu da çöküşün başlangıcı oldu.
Bir dönem başkanlık yapmak isterdim
Mehmet Ali Yılmaz'ın yönetimine haberim olmadan seçilmiştim. İşlerim nedeniyle hiç görev almadan istifa etmiştim. Sonra sayın Yılmaz milletvekili adayı olunca bir gün havaalanından dönerken, gazeteci sordu, "Ne olacak, Mehmet Ali Yılmaz ayrılıyor" demişti. Ben de o zaman şunu söylemiştim. "Bir Mehmet Ali Yılmaz gider, bin tane Mehmet Ali Yılmaz gelir, Trabzonspor'un böyle bir sorunu yok" demiştim. Sonra gazete bizi başkan adayı yapmış. O sırada Sadri Bey beni aradı. Başkanlığını açıklamıştı. Beni aradı ve "Aday mısın?" diye sordu. Sonunda Sani devreye girdi (Sadri Şener'in kardeşi), 1991'de ikinci başkan olarak Sadri Şener'le seçime gittik. Tabi ki benim gönlümden başkanlık geçiyordu. En azından bir dönem başkanlık yapmak isterdim. O dönemde biz Sadri Bey'le bunu açık açık konuşmuştuk. Sadri Şener'den sonra kongreye gidilecek ancak bir devir teslim usulü ile biz başkanlık edecektik. Talihsizlikler oldu, Sadri Şener'in işleri kötü gitti ve onun getirdiği zaruretten ötürü kulüpten istifa etmek zorunda kaldı. Ahlaki yapım gereği, beş yıl ikinci başkanlığını yaptığım bir kişinin böyle zaruretten dolayı ayrılmasından sonra aday olarak ortaya çıkmayı uygun bulmadım ve aday olmadım. Onla gelmiştim ve onla giderdim.
Şehrin beklemeye tahammülü yok
O zaman kurmayı başardığımız kadro çok önemliydi. Abdullah, Tolunay, Ünal... Hamdi, Hami. En büyük sıkıntımız, şehrin şampiyonluğa çok aç olması ve bekleme tahammülünün olmayışıydı. En ufak bir başarısızlıkta hemen bir kelle istenirdi. Antrenör kellesi istenirdi. Beş yılda belki de dört antrenör değiştirdik. Oysaki bu sayı bir kişi olmalıydı. Bizim de hatalarımız oldu, direnemedik.
İmzalı topa açık artırma
Bizim bir sezonda stattan elde ettiğimiz parayı İstanbul takımları bir maçta elde eder duruma gelmişti. O kadar büyük bir fark vardı. Ekonomik uçurum çok büyüktü. Havuz hadisesinin oluşmasına katkısı olan kişilerden birisi de benim. Gelir yok, gelir yaratmak için de bir şey yapamıyorsunuz. Sadri Bey çok büyük katkılarda bulundu. Ankara'da imzalı bir top için açık arttırma yapılıp, kıyamet gibi para toplanırdı. Trabzonspor bir bütündü. Bizim dönemimiz "eller cebe" dönemi idi.
Tolunay transferi için bankayı açtırdık
Ben Tolunay'ı Konya'dan son dakikada transfer ettim. Benim ofisime Ünal getirdi onu, anlaştık, imzayı attık, Konyalı yöneticilere çek yazdım, nakit istediler parayı, saat 18.30, bankalar kapanmış, o saatte Akbank müdürü Necati Bey'i evinden bulduk, bankayı açtırdık, nakit parayı çekip Konya'ya gönderdik ve transferi gerçekleştirdik. O kadar ekonomik sıkıntı olmasına rağmen hiç bir futbolcu bize pahalı geldi diye almadığımız olmadı. Biz iki verdiysek kulübe bir verdik diye yazdırdık. Çünkü şehirde çok para harcıyorlar izlenimi yaratmak istemedik. Sonradan geri para talep etmedik, bağışladık.
Şener'den otuz milyon bağış ve vefasızlık!
Biz bir futbolcuyu almaya karar verdiysek o futbolcuyu biz alırdık. Gelir gider dengesizliği var diye hiç bir şeyden kulübümüzü geride bırakmadık. Sadri Bey 30 milyon dolar kulübe bağışta bulunmuştur. Bu kayıtlarda olan rakamlar. Ama ahde vefa olması gerekirdi. Bu kişi bu kulübe Trabzonspor tarihinin en büyük bağışında bulunan kişidir. Bunu da unutmamak lazım. O kulüpte iyi veya kötü bir hizmet yapmış kişilerin değerini bilmemiz lazım. Zaten bizi yıkan zihniyet bu... Öyle değildik ama artık böyle olduk. Bizim dönemimizde yönetim kurulunun iş paylaşımı çok başarılıydı. Saygı vardı.
Trabzonspor parti kimliğine dönüşmüş
Güç çeşitli partilerden isimlerin bir araya gelmesi ile oluşur. Trabzonspor siyasi kimlikten hızla çıkmalı. Bu tamamen Hollywood filmi. Trabzonspor siyasetten bu kadar besleniyorsa neden bu kadar ekonomik batak içinde... "Siyasi kimliği olan birisi görev yapmasın" demiyorum, siyasi bir kişi göreve geldiyse siyasi kimliğinden uzaklaşmalı. Trabzonspor'un kimliği birleştiriciliktir.
Takoz Cemil'in penaltısını yok ediyorsun!
Akyazı tesisleri başarılı bir işlem olabilir, iyi bir stat olabilir ama bir geçmişi neden yok ediyoruz. Avni Aker'i neden siliyoruz. Benim Liverpool'u yendiğim, Barcelona'yı yendiğim, altı şampiyonluk yaşadığım stadı neden yok ediyoruz ya? Benim tarihim yatıyor Avni Aker'de. Ben Barcelona stadına girdiğim zaman tüylerim diken diken oluyor. Sen o Avni Aker'i adam et. O Avni Aker'i tarihi bir bina haline getir. Müze haline getir. Takoz Cemil'in Liverpool'a attığı penaltıyı neden yok ediyorsun. O topun çamurun içinde yuvarlanışı halen gözümün önünde... O kale direklerini yok etme.
Türk futbolunun sonunu getirdiler
Şike olaylarından sonra futboldan soğudum. Trabzonspor'dan soğumadım. Bu kadar aleni olan şikenin üzerini kapattılar. Türk futbolunun sonunu getirdiler. Bu şike olayında aleni olarak işin içine giren takımların hepsi cezalandırılmalıydı. O zaman futbol kalkınırdı. Şu anda fanatizmin de önünü kesemezsin.
Hatalarını kabul etmeli
Kasıtlı bir zarar vermemiş herkese Trabzonspor'a gelebilir. Kişiler kendileri ile yüzleşmelerini bilmeli. Trabzonspor'un sahibi olmak onun diktatörü olmak anlamına gelmiyor. Trabzonspor'a sahipsen gönül bağı ile sahip olacaksın. İtiraf edeceksin hatanı ve hatandan geri döndüğünü göstereceksin.
Taraftar da renklerin taraftarı olmalı, kişilerin taraftarı olmamalı. Takımlarına her şartta destek çıksınlar. Teknik direktör olmamalı taraftar. (11 Temmuz 2016)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.