Hikmet Onur: Trabzonspor’da yöneticilik, nimet değil külfettir!
Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu-22
Hikmet Onur Kimdir?
1942'de Trabzon'un Of ilçesinde doğdu. Tahsilini Trabzon'da tamamladı. İş hayatına genç yaşlarda atıldı. Gıda ve farklı iş kollarında ticaret yaptı. Trabzon'daki dernek ve vakıflarda yöneticilik yaptı. 29 Haziran 2021’de vefat etti.
İdmangücü - İdmanocağı inatlaşması, Trabzonspor'a çok şey kaybettirdi
Kurulduğu günden bu yana Trabzonspor'un içerisindeyim. Birleşme adına yaşanan inatlaşmalardan ötürü Trabzonspor'un kuruluşu beş - atı yıl gecikmeli olmuştur. Aslında biz, İdmangücülüler olarak Trabzonspor'u 1966'da kurmuştuk. Daha sonra Trabzonspor ile İdmanocağı birleşti. Trabzonspor'un asıl kuruluş tarihi 1967 değil, 1966'dır. O bir yıl Trabzonspor'a çok şey kaybettirdi. Mükemmel futbolcular o arada Trabzonspor'dan gittiler.
Her kademesinde görev yaptım
Trabzonspor'da yöneticiliğe 1974'te yedekten gelerek başladım. Ardından yöneticiliğe bir süre ara verdim ve sonrasında Mazhar Afacan ve Mehmet Ali Yılmaz Başkanlıklarında toplam on iki yılı aşkın süre yöneticilik yaptım. Çeşitli kademelerde görev aldım; amatör şubeler sorumlusu da oldum, futbol şube sorumlusu da. Ancak yöneticilik kariyerimin büyük bölümü (altı yıl) asbaşkan olarak geçti.
Hiçbir zaman başkanlık hırsım olmadı
Hiçbir zaman başkanlık hayalim ya da hırsım olmadı. Başkanlık mevkii, çok farklıdır. En önemlisi, ekonomik tabloyu üstleneceksiniz. Ya para vereceksiniz, ya para bulacaksınız. Milyon dolarlar havada uçuşuyor. Bunu bir kişinin vermesi mümkün mü? Değil. O zaman öyle bir ekip kuracaksınız ki; onların yardımı ve ürettikleri projelerle ekstra gelirler elde edeceksiniz. Trabzonspor'un bugünkü tablosuna baktığınız zaman, geliri ile gideri arasında uçurum var.
Benim söylemem doğru olmaz ama...
Bana sorarsanız, yöneticilik kariyerim boyunca kötü yaptığım hiçbir şey yok. Kötü yapmış olsaydım, 12 yılı aşkın bir süre yöneticilik yapma şansı yakalayamazdım. Başarısız olduğumu düşünmüyorum. Üzerime ne düştüyse yaptım. Zamanımı, gücümü verdim. Haftalarca eve uğramadık. Kamplarda daima takımın yanındaydık. Eksik yaptığım bir şeyi hatırlamıyorum. Yaptığım bir şeyden ötürü de hiçbir pişmanlığım olmadı.
Yılmaz, otoriter değildi
Üst düzey sivil toplum kuruluşlarında da yer aldım. İnisiyatif kullanamadığım hiçbir oluşumun içerisinde yer almadım. Rahmetli Mazhar Afacan bana asbaşkanlık teklif ettiğinde, “Senin dediğini değil, doğru bildiğimi yaparım” dedim. Arkadaşlarım da şahittirler. Herkes Mehmet Ali Yılmaz'ın otoriter olduğunu zanneder ama durum asla öyle değildir. Onun yönetimindeyken her zaman kendi inisiyatifimi kullanmışımdır.
Kulübü arkadan ben yönetirdim
Mehmet Ali Yılmaz'la karşı karşıya geldiğimiz hiçbir konu olmadı. Zaten olsaydı, kendisiyle altı yıllık bir birlikteliğimiz olmazdı. Dışarıdan göründüğü gibi Mehmet Ali Yılmaz'ın dediği dedik bir tavrı yoktu. Hatta size şunu söyleyeyim; kendisi, kararlarımıza karışmazdı bile. Yönetimin ne yaptığından haberi bile yoktu. Kulübü arkada ben yönetirdim. Tabii ki yaptığımız hamlelerin ardından Mehmet Ali Bey'i de bilgilendirirdim.
Yönetici sayısı artmalı
Yönetim listelerini ben yapardım. Mehmet Ali Bey, bana üç - dört isim verir, “Bunlar da bizimle olsun. İleride işimize yararlar” derdi. Güvendiğim insanların düşüncelerini alarak da bazı isimleri yönetime yazardım. O zamanlar yönetim kurulu sayısı bir ara 36'ydı! Şimdi 14+1'e düştü. Aslında Trabzonspor büyüdükçe, yönetici sayısının da artması gerektiğine inanıyorum. Bizim, daha çok insanı yönetici olarak onore etmeye ihtiyacımız var.
Gençlerin önünü açtım
Yaşım altmışa dayanmıştı… Bir yerde, arkadan gelen gençleri düşünmek gerekiyordu. Ben de bu çerçevede yöneticiliği bıraktım. İlelebet Trabzonspor'da yöneticilik yapacak halimiz yok. Biz orada olduğumuz sürece, arkadan gelmesi gereken isimlerin önü tıkanıyordu. Bunun bir anlamı yoktu. Görevi bıraktıktan sonra birçok kez yöneticilik teklifi aldım ancak kendilerine teşekkür ederek yöneticiliği bıraktığımı ifade ettim.
Medyada artık Trabzonspor var
Trabzonspor'a yönetici olmak, nimete değil, külfete talip olmaktır. Bunu, ana hatlarıyla kabul etmek lazım. Orada nimet yok. Buna hazırsanız, yönetici olmak isteyin. Bu temel gerçeğin haricinde, Trabzonspor'a yönetici olmak gerçekten çok güzel bir duygudur. Hele de şimdi, gazeteler ve televizyonlar kulüplere bu kadar yer verirken… Bizim zamanımızda, özellikle de 70'li yıllarda iki satır ya yazılırdı ya da yazılmazdı.
İlla da yönetici olmak düşüncesi!
Televizyonlarda gözükmek, bazı arkadaşları cezbedebilir. Tabi bu durumun karşılığında hem maddi hem de fiziksel efor sarf etmeniz gerekecek. Herkes aktif olarak kulübe nasıl ve ne şekilde fayda sağlayacağını hesap ederek yönetici olmalı. Sadece, 'ben yönetici olayım da nasıl olursa olayım' düşüncesi, son derece sakat bir düşüncedir.
Miloşevski'yi ben almıştım
Makedonya'ya giderek Nikolovski ve Miloşevski'yi transfer ettim. O zamanlar Makedonya'ya uçak yok, arabayla gittim. Her iki futbolcu da üst düzey ahlaka sahiptiler. Ben bu kadar kaliteli yabancılar tanımadım. Bazen yabancı transferi yapıyorsun, adam başına bela oluyor. Miloşevski ve Nikolovski, para istemeye dahi utana sıkıla gelirdi. Çok severdim onları. Kaleci Miloşevski'nin vefatı da beni derinden üzdü.
Bu menajerlik de ne!
Menajerlik olayı, şimdi çok revaçta oldu. Bizim dönemimizde oyuncuyu transfer edeceğimiz zaman, direkt olarak kulübüyle görüşme yapıyorduk. Mesela Makedonya'ya transfer için gittiğimiz zaman, kulübün başkanı, aynı zamanda o ülkede yer alan bir hastanenin başhekimiydi. Direkt onunla muhatap olduk. Şimdi menajerlik diye bir olay çıktı. Bu menajerlik paraları, anormal noktalara ulaştı. Bunun önüne geçilmeli.
2001'de kaybettiğimiz seçim!..
Bizim dönemimizde, transferler üzerinden mali tablo çok eleştirilmişti. İyi de ne kadar borcumuz vardı? Üç milyon TL! 2001 yılında seçimi nasıl kaybettiğimizi bilmiyorum. Aslında bunu delegasyona sormak lazım. Karara saygı duyduk. O dönem kopukluklar oldu. O seçimi kaybetmemiz, bölünmüşlüğün başlangıcı oldu. O kongre, ayrışma kongresi oldu. Bu gerçek. O dönem biz göreve gelseydik, kulüp ekonomik bazda bu kötü noktada olmazdı.
Küçücük odadan, modern tesise
1982'de, Mehmet Ali Bey'le (Yılmaz) birlikte göreve geldiğimiz zaman, Trabzonspor'un Ziyabey'de küçücük bir odada toplantı yapılıyordu. Kısa sürede tesislerin yeri satın alındı. Kulübün parası mı vardı? Hayır. Tüm masrafları Mehmet Ali Bey kendi cebinden ödedi. İnşaatını başlattı ve şimdi kulübün tesisleri var. Bu kadar yapılanın yanında borç da olacak tabi ama asla bu kadar anormal borcu yoktu kulübün. Kulübün geldiği noktada hiç umutlu değilim.
Şimdiki harcamalar çok fazla
Trabzonspor'a baktığımda, kulübün büyüdüğü gerçeği inkar edilemez. Ancak maddi boyutlar anormal artış gösterdi. 2000'li yıllarda, Trabzonspor'un borcu 30 milyon TL'ydi. Bugün borç kat kat fazlaya çıkmış ve bunun karşılığında da kulübe şampiyonlukları getiren tablo yaşanmamışsa, ortada büyük bir israf var. Biz, Trabzonspor en kötü ihtimalle 'dördüncüdür' derdik. Şimdi diyebiliyor muyuz? Hayır. Harcamalar bizim dönemimizdekinin fersah fersah üzerinde mi? Evet. O zaman diyecek bir şey yok. (19 Şubat 2016)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.