Eyüp Aşık: Herkes birbirine hasım olmuş!

Eyüp Aşık: Herkes birbirine hasım olmuş!

Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu - 20

Eyüp Aşık kimdir?

Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nden mezun oldu. Anavatan Partisi'nde önemli görevlerde bulunan Eyüp Aşık, 17, 18, 19, 20'nci dönem ANAP, 21'nci dönem DYP Trabzon Milletvekilliği yaptı. 53. Hükümette Devlet Bakanı oldu. 27 Ekim 1998'de Alaattin Çakıcı ile ilgili iddialar nedeniyle Devlet Bakanlığı ve milletvekilliğinden istifa etti. 7 Ağustos 2001'de ANAP kongresinde Mesut Yılmaz'ın karşısında parti genel başkanlığı için aday oldu ve kaybetti. 28 Ağustos 2001'de Anavatan Partisi'nden istifa ederek Doğru Yol Partisi'ne katıldı. 21. dönemde tekrar milletvekili seçildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu eski başkanıdır. Evli ve beş çocuk babası olan Eyüp Aşık, üç dönem de Trabzonspor'da yöneticilik yaptı.

Trabzonspor sayesinde siyasete girdim

Trabzonspor her Trabzonlu için bir ortak değerdir. Hatta ortak olan tek değerdir. Bir farklılığı daha var benim için. 1983'te siyasete girdim. Siyasete giriş sebebim de 1982'deki başarılı yöneticiliğin sonucudur. Trabzonspor'un sayesinde siyasete girdim. Bunu başkaları söyler mi bilmiyorum. Mehmet Ali Yılmaz da öyle Faruk Özak da öyle Atay Aktuğ da öyle. Atay Aktuğ, Trabzonsporlu formalı fotoğrafını billboardlara astı, belediye başkanı seçildi. Faruk Özak da Trabzonspor başkanlığı yaptığı için siyaset arenasında yerini aldı. Tabi ki hepimizin, siyasette olabilme becerisi vardı ama çıkış noktası Trabzonspor'dur.

Futbolcu parasıyla tesis

1982'de Mustafa Günaydın Trabzon'a geldi. Benim de o zaman üç - beş senelik Trabzon'da iş hayatım vardı. Beni aldılar getirdiler, yönetime girer misin dediler. Her Trabzonlu için bir prestij, bir kariyer yeridir. Her Trabzonlu balıklama atlar. Ben de daha küçüğüm hemen kabul ettim. Orada ciddi bir çalışma yaptık. Gelir temin etme ve tesisleşme anlamında büyük adımlar attık. Şuan ki tesislerinin var oluş sebebi benim. Beş şampiyonluk görmüşüz ama tesisimiz yok. Hatta yönetim kurulunun toplantı yapacak bir odası yok. Şehir kulübünün karşısında futbol sahası vardı. O sahanın dörtte biri büyüklüğünde bir lokal vardı. Kahvehane vardı. O kahvehanenin kenarında yazıhane yapılmıştı. Orada yönetim kurulu toplantıları yapılırdı. Bizim kendimize ait bir tesisimiz olması lazımdı. O yıl ligde ikinci olduk. Beşiktaş şampiyon oldu. O zaman İskender Gönen ve Hüsnü Özkara vardı. Türkiye'nin en iyi futbolcuları idi. Ben İskender ve Hüsnü'yü Ankaragücü'ne sattım. 35 bin liraya İskender'i, 22 bin liraya da Hüsnü'yü… Çeklerini de aldım. Trabzonspor tesislerinin arsa sahibine İskender'in çekini verdim. İbrahim Cevahir ile birlikte “burayı alalım tesisleri yapalım” dedik. Faroz grubu ayaklandı ve “Takımın en iyi futbolcusunu satamazsınız” dediler. Kulübün camlarını yani o kahvehanenin camlarını kırdılar, protesto ettiler. Haliyle bizim yönetim korktu. Toplantı yaptılar ve satmaktan vazgeçtiler. İskender'in parasıyla tesisi alıp, Hüsnü'nün parasıyla da kulübü döndürecektik. Çekleri geri vermemi istediler. Ben de “derhal kongreye” dedim. “Ben şampiyonluk değil, tesis istiyorum” diye ısrar ettim.

Kongre kararı aldık ve Mehmet Ali Yılmaz aday çıktı. Kulübün saymanının benim olacağımı söyledi ve kulübün gelirini giderini kendisine anlattım. “Benimle olur musun” dedi, “Evet olurum” dedim. 35 bin liralık çeki geri vermiştik. “35 bin lirayı arsaya verirsen, ben de seninle olurum” dedim. Mehmet Ali Yılmaz kabul etti. Devletin bütün birimleri bize yardım etti. Trabzonspor tesisleri Türkiye'de kulüp adına yapılmış ilk tesis oldu.

Takımın ve kulübün dengesi nasıl bozuldu?

Çok mütevazı bütçelerle yönettik. İlk sayman olduğum dönemde otogardan bilet başına para alıyorduk. Her bilet için pay alıyorduk. Çimento Fabrikası'ndan her çimento torbası başına devlet Trabzonspor'a para kesiyordu. Sinema biletlerinden para alırdık. İstanbul'da geceler düzenlerdik. İşadamları gelirdi ve birisi çıkar “pamuk eller cebe” denirdi ve yine Trabzonspor'a katkı sağlardık. Trabzonspor bir yıllık bütçesinin bir kısmını buralardan toparlardık, bir kısmını başkan verirdi. Şamil Ekinci, Mehmet Ali Yılmaz, Sadri Şener, Nuri Albayrak, Trabzonspor'a katkı sağlamıştır.

Büyük kulüplerle yarışa başladık. Bu da bizim dengemizi bozdu. Sadece sahada değil parada yarışmaya başladık. Bu doğru değildi. Kulübün bütün dengelerini bozduk. Finansal denge konusunda en başarılı başkan Faruk Özak'tır. Çünkü o cimriydi, kulübü artı parayla teslim etti. Özkan Sümer de iyiydi.

Hami, Barcelona'ya gitse Messi olurdu

Barcelona'daki futbolcuların yarıdan fazlası kendi altyapılarından gelmiş. Trabzonspor'un dört bir tarafında şöhret arayıncaya kadar, Türkiye'nin dört bir tarafını tarayıp cevher bulması lazım… Sekiz - on yaşındaki çocuk kendisini gösteriyor. Hami 11 yaşında top oynarken Trabzon'un her yerinden seyircisi vardı. On bir yaşındaki Hami'yi Barcelona görse alırdı. Hami, Barcelona'ya gitse Messi olurdu. Almanya'dan Türkiye liglerinde oynayan birçok futbolcu var. Almanya'da üç milyon Türk var, Türkiye'de seksen milyon Türk var. Üç milyondan futbolcu çıkıyor da seksen milyondan neden çıkmıyor. İşte bu altyapı, altyapı demek kafa yapısı demek… Altyapı sorunu Trabzonspor'un nasıl düzlüğe çıkar sorusunun da bir cevabıdır.

Bölünmüşlük!

Sadri Şener ve İbrahim Hacıosmanoğlu döneminde çok fazla acısını çektiğimiz bir durum da ortaya çıktı. Trabzonspor'da yöneticilik yapan kişiler artık 30 ayrı guruba bölünmüş durumda. Herkes birbirine hasım olmuş. Aynı yönetimde olanlar bile birbirlerini çekiştirirler. Bölünmüşlük var. Bu ancak yüksek heyecan ve hedef yaratarak giderilir, düşman yaratarak değil. “Fenerbahçe düşman, esip gürleyelim” dememek lazım. Kendine bir örnek seçmeli Trabzonspor. Dortmund gibi olabilir.

Kulüp başkanının otobüsün üzerine çıkması!

Trabzonspor'un siyasi kimlikten daha üst kimlik olduğunu herkesin kabul etmesi gerekir. Ortak kimlik olduğu kabul edilmediği için uzaklaştık. Siyasilerin bunu iyi tahlil etmesi lazım! Trabzonspor'u kendilerine kullanmak için değil, siyaseti Trabzonspor'a kullanmak için mücadele etmeleri lazım. Ben Trabzonspor'un sayesinde siyasete girdim, siyasetteki varlığımı Trabzonspor'a aktardım. Siyasetten gelip Trabzonspor'dan oy devşirme yanlış. Siyaset kulüp başkanının otobüsün üzerine çıkması değildir. Kulüp başkanıysan siyasetten faydalanıp kulübüne katkı sağlayacaksın. Şov başka bir şey icraat başka bir şeydir. Trabzonspor taraftarı da şampiyon olmadan da Trabzonspor'u sevmesini öğrenmeli. Şampiyonluk görmesen de onu seveceksin, kırmayacaksın, küsmeyeceksin.

Kadın yöneticiler olmalı

Trabzonspor son zamanlarda prestij kaybına uğradı. İnsanların çok büyük sempatisi vardı. Sempati kaybına da uğradı. Hacıosmanoğlu yüzünden Trabzonspor çok taraftar kaybetti. Kulübün başkanı tavır ve davranışlarıyla kulübe sempati çeker. Mesela bunun en güzel örneği Atay Aktuğ'dur. Öncelikle prestij kaybının giderilmesi lazım. Trabzonspor'un başkanı da yönetimi de kültür olarak Trabzonspor'un ağırlığını kaldırabilmeli. Mesela yönetimlere tavsiye ettim, “bu yönetimlere üç - beş kadın yönetici alın” diye. Trabzonspor'un kadın taraftarlarının önemli bir kısmı kadındır. Tek bir kadın yönetici çıkaramadık. Nasıl olur da olmaz. Üniversiteden bulunabilir.

Karayemiş Tesisleri

1996'da devlet bakanı idim. İlişkilerim de çok iyiydi. Trabzonspor'un 200 milyon değerindeki Karayemiş Tesisleri'nin olduğu yeri ben kazandırdım kulübe. Başkan Faruk Özak'tı ve onun da katkısı oldu. Akif Hamzaçebi'nin de önemli katkısı oldu. Recep Tayyip Erdoğan da İstanbul Belediye Başkanı olunca buraya imar verdi. Şu anda Trabzonspor'un en kıymetli varlığı burasıdır. (2 Ağustos 2016)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum