Bekir Bülbüloğlu: Pahalı transfer, iyi transfer demek değildir!

Bekir Bülbüloğlu: Pahalı transfer, iyi transfer demek değildir!

Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu-32

Bekir Bülbüloğlu kimdir?

1950'de Trabzon'da doğdu. İlk, orta öğrenimini Trabzon'da tamamladı. Genç yaşta ticaret hayatına atılan Bülbüloğlu, Trabzon ekonomisine önemli katkılar sağladı. Bir dönem siyaset ve spor ile de ilgilenen Bekir Bülbüloğlu evli ve iki çocuk babasıdır.

Fanatik bir taraftarım

Trabzonspor bizim için çok fazla şey ifade ediyor. Gençliğimden bugüne kadar hayatımın çok önemli bir parçası oldu, olmaya da devam ediyor. Fanatik bir Trabzonsporluyum. Trabzonspor, Trabzon'un bacasız fabrikasıdır. Dünyaya ismimizi duyuran, Türkiye ve dünyanın her yerinde çok fazla taraftarı olan bir kulüptür. Geçmişine baktığımızda, nerelerden nasıl mücadelelerle bugünlere geldiğini görürüz. Trabzonspor yıldızlı bir Anadolu kulübüdür. Bizler de bu büyük kulübün hem üyesi hem taraftarı hem de sevdalısıyız.

‘Bakanlar Kurulu’ gibi

Trabzonspor'a 1983'te üye oldum. Halen divan kurulu üyesiyim. İlk yöneticiliğim ise 1989-90 yıllarında Mehmet Ali Yılmaz başkanlığında gerçekleşti. Sadri Şener o yönetimde başkan yardımcısı, İskender Önal asbaşkandı. Çok iyi bir yönetimdi, aramızdaki diyalog çok güzeldi. Başarılı bir yönetim sergiledik, belki şampiyon olamadık ama kupaları alıyorduk. Bizler o dönemde ikinciliği başarı olarak görmüyorduk. Yönetimimiz bakanlar kurulu gibiydi. Herkes her şeyden sorumluydu.

O yıllara özlem

Görev dağılımında görev alan – almayan arkadaşlarımız vardı ama hepimiz görevli gibi çalışıyorduk. Kulübün menfaatine olan konuları gündemimiz yapardık ve herkes düşüncesini açıklardı. Daha sonra 1995-96 yıllarında Faruk Nafiz Özak başkanlığındaki yönetimde yer aldım. Yöneticilik yaptığımız dönemlerde, kulüp Trabzon'daki tüm kurumlarla iyi ilişkiler içerisinde olmuştur. O dönemler Trabzonspor çok iyi oynuyordu, Avni Aker'e gelip de kazanan takım yoktu. Biz o yılları özlüyoruz.

Star ve savaşçı!

Dönemimizde yönetim kurulunun mali tablodan her zaman haberi olurdu. Yapılacak futbolcu transferleri konuşulurdu, hiçbir zaman hovardaca para harcanmazdı. O dönemlerde Ünal, Hami, Tolunay, Şota, Kemal, Abdullah, Lemi, Ogün, Soner gibi oyunculardan oluşan güzel bir takım kurmuştuk. Üstelik bu futbolcuların hepsi stardı, hepsi savaşçıydı.

On bir milli futbolcu

Trabzonspor'un bir dönem on bir futbolcusu milli takımlarda yer almıştı. Yönetim olarak iyi transfer yapmayı benimsemiştik. İyi transfer pahalı transfer değildir. Trabzon'daki amatör kulüplerden kendi çocuklarımızı alarak takımda oynatıyorduk. Bu da amatör kulüpleri motive ediyordu. Bu oyunculardan birçoğunu şöhret yaparak diğer takımlara iyi paralara verdik.

Karşılıksız sevgi

Ben Trabzonspor'da dört yıl yöneticilik yaptım, bu süre içerisinde yurtiçi ve yurtdışı gittiğimiz maçların masraflarını herkes kendi cebinden karşılardı. Her sezonda kombinemizi parasını verip alıyorduk. Trabzonspor sevgisi kulübe, takıma katkı sağlamaktır. Bunu da gerekirse karşılıksız yapacaksınız. Bizim dönemimizde Trabzonspor'da yönetici olmak öyle kolay değildi, kolay da olmamalı.

Ağırlık noktası!

Benim felsefeme göre Trabzonspor, Trabzon'dan yönetilmeli. Bu demek değildir ki, tüm yöneticiler Trabzon'da yaşasın. Başkan her yerden olabilir. Burada söylemek istediğim şey, yönetimin ağırlık noktası Trabzon olmalı, Trabzon'da vakit geçirmeli, taraftarı tanımalı. Futbolcu ve yöneticiler Trabzon sokaklarında dolaşmalı, yemeklerini yemeli. Hiç kimse kusura bakmasın, bir önceki yönetimden (Hacıosmanoğlu dönemi) sonra bu şehir bu tür şeylere hasret kalmıştır.

Taraftar tanıyacak

Şimdiki yönetim de aynı şekilde davranmaktadır, Muharrem Usta arkadaşım, kusura bakmasın ama halkın arasına gireceksin. Trabzonspor taraftarı size takım yapar, hocalık yapar, çıkarır o takımı oynatır. Futbol bilgisi iyidir. Eleştirisini yapar ama bunu kulübün başarısı için yapar. Trabzon'da kimse maça gitmiyor, stat dolmuyor. Bunun tersine çevirmenin yolu, başarı, güven ve tanımaktan geçer. Yönetici kendini taraftara tanıtmayacak, taraftar yöneticiyi tanıyacak, inanacak.

Amigoluk devri bitti!

Trabzonspor Kulübü'nün önünde ekonomik olarak vahim bir tablo var. Yönetim kendi arasında birlik olacak, yönetim kurulu başkanı yönetici arkadaşını dinleyecek. Gerekirse yedek yöneticileri de dinleyecek. Herkes elini cebine atacak tabii burada en büyük sorumluluk başkandadır. Yönetim taraftarın ayağına gidecek. Taraftar da kendine çekidüzen vermeli, artık amigoluk devri bitti. Bize gerçek taraftar lazım, camiayı bir araya toplamak lazım bunu da yapacak olan yönetimdir. Doğru kararlar alarak ve insanları ötelemeden bunu yapacak. Akıllıca transferler yapılmalı, çok iyi düşünülmeli.

Dublin'de tezahürat

Trabzonspor büyük bir kulüptür. Dünyanın her yerinde taraftarı vardır. 1990-91 sezonu Kupa Galipleri Kupası 1. ön eleme turu 1. maçı için İrlanda'nın başkenti Dublin'e gittik. Hocamız Özkan Sümer. Zorlu bir uçak yolculuğunun ardından gece çok geç saatte Dublin'e indik. Uçaktan çıktık, bir gurup taraftarın orada bize tezahürat yaptığını görünce çok şaşırmış çok da mutlu olmuştuk.

Trabzonlu değil, Trabzonsporlu

1989-90 sezonunda Boluspor maçı için bu şehre gittik, ben kafile başkanıydım. Şenol Güneş Boluspor'un hocası Şenol Güneş, bizimki Urbain Braems idi. Hocamız futbolcuların ter idmanı yapmasını istedi. Ben de güzel bir saha buldum, futbolcular idmana çıktı. Yaklaşık elli kişilik seyirci grubu da lehimize tezahürat yapıyor… İdman bitti, tezahürat yapan gurubun yanına gittim ve nereli olduklarını sordum. Yüzde 80'inin Trabzonlu olmadığını Trabzonspor taraftarı olduğunu öğrendim. Bu çok etkileyiciydi.

Dayanamadım, yumruk attım!

1994 yılında UEFA kupasında Aston Villa ile eşleştik. İlk maçı Trabzon'da 1-0 kazandık. Rövanş için İngiltere'ye gittik. Eşim de benimle gelmişti. Maçı 2-1 kazandık, turu geçtik. Stattan çıkacağız, o arada yan tarafımızda Türkiye'den güya bize destek vermek için geldiğini söyleyen bir kişi bağırıp çağırıyor, İngilizleri tahrik ediyor. Susturmak istedik ama belli ki adamın niyeti sorun çıkarmak. Hiç susmuyor, bağırıp çağırıyor. Çok geçmeden İngilizler ellerinde ne varsa bize atmaya başladı. Çıkamıyoruz, kaldık kargaşanın ortasında. O anda çok sinirlendim, kendimi tutamadım o bağırarak ortamı geren adama bir yumruk attım; başka türlü durduramazdık. Öyle çıktık stattan.

(23 Haziran 2016)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.