Altay Eyüboğlu: O futbolcuların heykeli dikilmeli!

Altay Eyüboğlu: O futbolcuların heykeli dikilmeli!

Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu - 11

Altay Eyüboğlu kimdir?
1933 yılında Trabzon'da doğdu. Trabzon Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi'ndeki tahsilini yarıda bıraktı. Almanya'nın dünyaca ünlü Goethe üniversitesine kayıt oldu. Mühendis olarak Türkiye'ye döndü. Koç Grubu’nda mühendis olarak çalıştı, bölge temsilciliği yaptı. Daha sonra parke üreten tesis kurdu. İki çocuk babası.

Futbol, eğitim ve iş hayatı

Lise yıllarında İdmanocağı'nda kısa süre futbol oynadım. Sağ açık, arada santrafor olarak top koşturdum. 1956 yılında Viyana'ya giderek bir üniversitede dil eğitimine başladım. Orada tanıştığım bir Türk profesörün yönlendirmesiyle eğitimime Almanya'nın Bavyera eyaletinde devam ettim. 1957 yılının ilk günlerinde Alman olan eşimle tanıştım. Almanya'da mühendislik dalında okula başlamamın ikinci günü lisansımı çıkarıp futbol oynamaya başladım. Eğitim ve futbol hayatım son zamanları aralıklı olmak üzere dokuz yıl sürdü. Ardından 1966 yılında eşimle Türkiye'ye döndük. Askerlik görevimi yaptıktan sonra Koç Holding'de teknik müşavir olarak işe girdim.

Kısa süren Taç Kulüp yılları

Koç Holding yönetimi Anadolu'da bürolar açmaya karar verdi. Bana İzmir, Ankara ve Adana bürolarından birini seçmem söylendi, hiç birini istemedim. Trabzon'da açılan büronun başına geçtim. Trabzon'a gelmeden önce Vehbi Koç'un oğlu Rahmi Koç ile görüştüm. Bana, 'Trabzon'daki büronun başına geçmeni bir şartla kabul ederim. O şehrin sosyal hayatına katkı sağlayacaksın' dedi. Ben de 1968 yılında Trabzon'da TAC (Türk Alman Dostluk Cemiyeti) Kulübü'nü kurdum. Valilik binasında bulunan TAC Kulüp'ün fahri başkanı o dönemin valisi Kemalettin Gazezoğlu idi. TAC Kulüp üç yıl devam etti. Sonrasında Trabzon'a gelen yeni valinin olumsuz bakması nedeniyle kulübü kapattım.

Trabzon'a parke fabrikası

Trabzonspor ile her zaman ilişkilerim vardı. 1973 yılında Salih Erdem'in başkanlığındaki yönetimde Genel Sekreter yardımcısı ve Şamil Ekinci başkanlığındaki yönetimde yönetici olarak kısa süreli görev aldım. 1980-81 yılında Koç Holding'den ayrılarak Trabzon'da beton parke fabrikası kurdum. Yurtiçi ve yurtdışına parke gönderiyordum. Fabrikanın makinelerini Almanya'dan getirtmiştim. O dönem parke yapan makineden sadece İstanbul Belediyesi'nde ve bende vardı. Trabzonspor'daki asıl yöneticiliğim bu dönemlere denk geldi. Ahmet Celal Ataman başkanlığındaki yönetimde Dış İlişkiler sorumlusu oldum.

Fabrikanın parasıyla borç ödedik

Trabzonspor'un zor günleri nasıl aştığını ve beraberinde başarının nasıl geldiğini, herkesin ders alması gereken şu örnekle anlatmak isterim: 1980-81'de yönetime geldik ama kulübün 18 milyon lira borcu var. Bu borcu ödemek için kolları sıvadık. Fabrikayı yeni kurmuştum, daha üretime geçmemiştik. Orada kullanacağım parayı kulübün futbolculara olan borcunu ödemek için harcadık. Ağırlıklı olarak Başkan Ataman ve ben ödedik. Diğer birkaç yöneticiden de destek aldık. Takım çok erken şampiyonluğu garantiledi. Futbol bir takım oyunudur, ahenk ve disiplinin yanında ekonomik dengeleri sağlamak da yönetimlere düşer. Biz Ahmet Celal Ataman başkanlığındaki yönetim kurulu olarak bunu başardık. Bizim yönetimimiz kulübün borcunu sıfırlamıştır. Hiçbir yönetim bunu başaramamıştır.”

Ana sütü gibi!

Trabzonspor şampiyonluklar yaşadığı altı yıl ana sütü gibi helal, alnının teriyle, hakkıyla Türk futbolunda çığır açmıştır. O takımda yer alan futbolculardan en az 7'sinin ayarında Türkiye'de futbolcu yoktu. Arkadaş, dost ve yokluktan gelen, paranın kıymetini bilen çocuklardı… Böyle bir takım dünyada hiçbir kulübe nasip olmamıştır. Onlar, çok az paralara futbol oynamış ve bu şehre arka arkaya şampiyonluklar yaşatmıştır. Bana göre tüm imkansızlıklara rağmen Trabzonspor'a şampiyonluklar yaşatan o takımdaki bütün futbolcuların heykeli dikilmeli. O bir daha olmayacak, olması da mümkün değil. Trabzonspor'un bundan sonraki şampiyonluğunu ben göremem, gençler için söylüyorum belki şans eseri bir defa görürüler.

Bu şartlarda yarışmak zor

Futbolda şartlar değişti, diğer kulüpler maddi olarak güçlendi ve dışarıdan futbolcu alımı başladı. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kulüplerinin geliri fazla, üyeleri zengin işadamları, taraftarları bu kulüplere para kazandırıyor. Bizim onlarla bu şartlarda yarışmamız zor. Trabzonspor'un bir kuruş geliri yok. Trabzon'un ekonomik durumu yükselirse o zaman belki şampiyonluk gelir. Çünkü artık her şey ekonomiye bağlı, futbol dünyada bir sektör oldu. Eğer dışarıdan futbolcu alma sistemi değişirse, buna kota ve yüksek vergi uygulanırsa o zaman bir şeyler değişir, Trabzonspor yine zirveye oynar. Trabzonspor'un şimdiki durumu bana göre normaldir. Şartlara göre değerlendirirsek normalin bile üzerindedir.

Maaş ne oldu!

Trabzonspor'da eskiden daima bir banka müdürü yönetime alınırdı. Ahmet Celal Ataman Başkanlığında beşinci şampiyonluğumuzu aldığımızda yönetimde İş Bankası Bölge Müdürü Kayhan Karahasan da vardı. Konuşmayı pek sevmeyen rahmetli Kayhan, ilk toplantıda söz aldı. Takımın masörü Hayrettin Şiranlı'nın maaşına zam yapılmasını istedi. Sene bitti şampiyon olduk, sezonun son toplantısında herkes söz alıp önerilerde bulunuyordu. Kayhan söz isteyince, hepimiz merakla ona döndük. Kayhan çok sakin bir ifadeyle, 'Hayrettin'in maaşı ne oldu?' diye sordu.

Susmayan telefonlar!

Trabzonspor olarak 1981-82 sezon şampiyonluğunu çok önceden ilan etmiştik. Son oynayacağımız Adana maçının kafile başkanı Fuat Eyüboğlu idi. Maç sonrası takım Ankara'ya geldi ve Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı için Apaydın Oteli'nde kampa girdik. Fuat Eyüboğlu, yöneticiler Ahmet Pirselimoğlu, Nevzat Ergüney, Teknik Direktör Özkan Sümer, yardımcısı Ömer Uzun, muhasebecimiz Erdal Önsel ve ben otelin lobisinde sohbet ediyoruz. Bu arada sık sık, 'Altay Eyüboğlu telefona' anonsu yapılıyor. Bir ara Fuat, esprili bir dille, 'Yahu kafile başkanı benim, niye ben aranmıyorum' serzenişinde bulundu. Bir ara Fuat odasına çıktı ve geri geldi. Ardından restorana geçtik. Yemekte, 'Fuat Eyüboğlu telefona' anonsları gelmeye başladı. Fuat her anonstan sonra bize havalı bir bakış ve gülümseme atarak telefona gidiyor. Bu böyle bir süre devam ettikten sonra artık dayanamayıp bize gerçeği söyledi. Odaya çıkıp evi arayıp eşi ve çocuklarına beş dakika ara ile kendisini telefonla aramalarını tembihlemiş.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.