Abdullah Beşir: Tek başıma Cumhuriyettim!

Abdullah Beşir: Tek başıma Cumhuriyettim!

Trabzonspor'u Yönetenler Konuştu-23

Abdullah Beşir kimdir?

1939'da Trabzon - Arsin'de doğdu. KTÜ ve İdmanocağı'nda yönetici ve başkanlık yaptı. Trabzon'un en ünlü tüccar terzilerinden biridir. ASKF yönetiminde yer aldı. Çeşitli dernek ve vakıflarda görev aldı.

KTÜ'yü İdmanocağı yaptım

KTÜ Spor Kulübü'nü yedi - sekiz yıl yönettim. 1972'de Dernekler Kanunu çıktı. Resmi kurum ve kuruluşları dernek faaliyetlerinden çıkardılar. Bizim faaliyetlerimiz de durunca, KTÜ'nün ismi ve rengini bir gecede değiştirerek kulübü bugünkü İdmanocağı'na döndürdüm. Bir yıl başkanlığını yaptım. Bir gün dükkânda oturuyorken, birkaç arkadaşım geldi. O dönem Trabzonspor'un Başkanı Salih Erdem… “Seni Trabzonspor'un altyapısına yönetici yapacağız” dediler, kabul ettim. Göreve doludizgin başladık.

Pilot takım kurduk

Amatör takımı kurma ihtiyacı hissettik. O dönemki tüm amatör kulüpler bu karara karşı çıktılar. Onlara, “Sizinle alıp veremediğimiz yok. A takımda oynayamayan oyunculara, bu takımda şans vereceğiz” dedik. Yani bu, şimdinin pilot takımıydı. Ama bizim pilot takımımızda kırk yaşında adam yoktu, hep gençlerden kuruluyduk. O kurduğumuz takımdan altı - yedi isim ileriki zamanlarda Trabzonspor forması giymiştir ve Trabzonspor o gençlerle şampiyon olmuştur.

Bana müdahale edilmezdi

Trabzonspor'da, gece gündüz demeden kulübün bahçesinde-Özkan Sümer'in de katkılarıyla- gençlerle çalışmalar yaptık. Saha olarak, Karagöz vardı… Orayı kapattılar, okul yaptılar. Bir tek kulübün bahçesi kaldı. Orayı da kapattılar ya… Bu arada amatör futbol takımını kurduk ama biz, bütün amatör spor branşlarından sorumlu yöneticiyiz. Ben yönetimden tamamen ayrıyım. Yönetimin bana müdahil olma şansı da yoktu.

Hatırım da, eyvallahım da yoktur

Yurtiçi ve yurtdışında şampiyonalara katıldık. Futbolda Türkiye şampiyonu olduk. Voleybol, basketbol, atıcılıkta da şampiyonluklar, atletizmde ve diğer spor branşlarında çok iyi dereceler elde ettik… Sezon 1978-79'u gösterdiğinde de, “Artık 'doğu görevimi bırakıyorum” dedim. Sonrasında profesyonel takımın yöneticisiydim… Bir kişi elimden tutmamıştır. Geldiğim her mevkiye kendi becerimle gelmişimdir. Beni tanıyanlar iyi bilir: Hatırım da eyvallahım da yoktur.

“Artık yeter” dedim

Şamil Ekinci'nin başkanlığı döneminde profesyonel yönetici olmama rağmen yine altyapıya baktım. Bu yükü benden başka çekecek olan yoktu çünkü. Tüm yöneticilerin evle problemleri vardır. Gece yarılarına kadar toplantılar sürdüğü için, aile hayatı zedelenir. Ben de bu durumdan mustarip olmuştum. Sırasıyla Ahmet Celal Ataman ve Sadri Şener başkanlığında altyapı sorumlusu olarak çalıştıktan sonra, 1993'te “Artık yeter” diyerek yöneticiliği bıraktım.

Bir güreş anısı

Federasyon, profesyonel takımlara güreş takımı kurma mecburiyeti getirdi. Bizim yönetim de bana, “Amatör Şube Başkanı sensin; güreşçi bul ve takımı kur” dedi. Kulüpte tek güreşçi yok. Ben de sağdan soldan dokuz adam topladım. Şampiyonaya gidiyoruz… Ankara'da, kötü bir otelde kalıyoruz. Para yok. Düşünün; sporculara, “Az yiyin, masraf olmasın” diye telkinde bulunuyorum. Artık, Ankara'da güreş müsabakaları başladı. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray… 1. Lig takımlarının tümü güreş takımlarıyla salondalar. Biz toplama takımla finale kadar geldik, son maçımızı Fenerbahçe ile oynayacağız. Hiç unutmam; Fenerbahçeli sporcuyla karşılaşacak güreşçim, Oflu. Bizim Oflu, maç öncesi yanıma geldi ve bana, “Ağabey, ben onunla güreşmem” dedi. “Ne diyorsun!” dedim. Güreş nedir, güreşçi nedir hiçbir şey bildiğim yok. Hem şaşkınım, hem sinirli.“Yanıma gel” dedim. Aldım yanıma, taktik veriyorum bizim Oflu'ya: “O sana taktik yapacak. Sana dalmak istedikçe sen kaçacaksın. Sonunda o senin iyi bir güreşçi olmadığını görünce kollarını bırakacak. O zaman onu sarılıp alacaksın.” Dediğimi de yaptı, Fenerbahçeli sporcuyu sarılıp aldı. Aldı ama, kenarda oturuyorum, adamı bana doğru getiriyor. Tribünler tıklım tıklım; ıslık, kıyamet… Bana doğru yürüyor bizimki; kucağında Fenerbahçeli güreşçi… Bana ne derse beğenirsiniz: E bunu şimdi ne yapayım! “Kaldır at” dedim, o da kaldırdı attı.

Şoförü uzun atlamacı yaptım

Ağrı'da, atletizm Türkiye Şampiyonası yapılıyor… Uzun atlayıcı sporcumuz, şampiyona öncesi sakatlandı. Çarşıbaşı'ndan kiralanan minibüsle Ağrı'ya gidiyoruz… Arabanın içerisinde bu sakatlıktan ötürü dert yanarken şoför, “Ben atlarım ağabey” dedi. Baktım fiziğine, “Tamam” dedim. Şoför, uzun atlamada Türkiye Şampiyonu oldu. Şampiyonadan döndük, spora devam etmedi. Yine Çarşıbaşı'nda şoförlüğe geri döndü.

Çok rahat adam kovardım

Enteresan bir yöneticiydim ve en önemli özelliğim şuydu: Çok rahat adam kovardım. Yolda arkadaşına yanlış harekette bulunduğu gerekçesiyle ceza verdiğim oyuncu da olmuştur. Ceza verdiğim oyuncular arasında, Trabzonspor teknik direktörü Sadi Tekelioğlu da var mesela. Para cezası vermiştim ona. Ben unutmuştum; Tekelioğlu, 38 yıl önce kendisine tebliğ edilen belgeyi saklamış, bana getirdi. Başkan Şamil Ekinci'nin de başarılarımızdan ötürü şahsıma yazdığı teşekkür yazısını da saklarım.

Yeni tesisler altyapıyı bitirdi

Uzun yıllardır altyapıdan oyuncu yetişememesinin sebebi bellidir: Kulüp, Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri'ne gitti, altyapı bitti. Orası; ye, iç, gül, eğlen yeri oldu. Gençler artık tespit edilmiyorlar. Antrenörlüğün A'sını bilmem; ama en iyisinden daha iyi antrenörlük yaparım. Önemli olan oyunu okumaktır; sahada koşmak isteyenle koşmak istemeyeni ayırt edebilmektir. Bu, futbolda da, diğer spor branşlarında da böyledir.

Kol kırılır, yen içinde kalır

Yönetim kurulu toplantılarımız çok sert olurdu. Özellikle transfer mevzunda tartışmalar yaşardık. Kimi yönetici bir transferi isterken, diğeri hararetle bu transfere karşı çıkardı. Ancak bu tartışmaları asla dışarı yansıtmazdık. Toplantılar sonrası kol kola dışarı çıkardık. Kol kırılır, yen içinde kalırdı. Bizim zamanımızda, hizmet anlayışı vardı. Şimdi görüyorum ki, 'koltukta oturayım da ne olursa olsun' anlayışı hakim.

Antrenör hatasıyla kaybettik

Amatör takımdayken Türkiye Futbol Şampiyonluğunu finalde Bursaspor'a kaybetmiştik… Sadi Tekelioğlu, Şenol Kutrup gibi sporcularımız vardı. O maçın üzüntüsü hâlâ içimdedir. Bu maçı, bana göre antrenörün hatasından kaybettik. Antrenörün ismini söylemek istemiyorum. Ama dönüp bakıyorum; hâlâ aynı görüşteyim; antrenör yüzünden maçı kaybettik.

Kırgın değil, kızgınım

Emeğimizin geçtiği, yöneticiliğini yaptığımız futbolculardan bir tanesi bile bugüne dek beni aramadılar. Kırgın değilim ama kızgınım. Bahattin'i (Güneş) Yolspor'dan Trabzonspor'a ben aldım. Küçük Şenol'u Arsin'den ben aldım. Ama bu gibi sporcuların hiçbiri beni aramıyor. KTÜ'deyken Trabzonlu olmayan voleybol ve basketbolcular vardı… Beni sadece ve hâlâ daha onlar arar. Trabzon'dan beni bir Allah'ın kulu aramadı. Acı ama gerçek.

'Adamı tanıyor musun?' dedim, sattırmadım

Transferlerde hep çocukların haklarını savunmuşumdur ve yönetimlerle de hep bu çocuklar yüzünden kötü olmuşumdur. Tek başıma cumhuriyettim. Başkanlara sorun; hepsi de aynısını söyler. Bir gün, Şamil Ekinci, bir sporcumu göndermek istedi. Kendisine, o çocuğu tanıyıp tanımadığını sordum. “Ben öyle demedim” dedi ve tabii ki satmak istediği futbolcuyu sattırmadım. (21 Ocak 2016)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.