Recep Denizer kimdir?
1957'de Trabzon’da doğdu. Trabzon Lisesi ve KTÜ FEE bitirdi. Küçük yaşlarda dede-baba mesleği balıkçılık sektörüne girdi. Balık yetiştiriciliğinin yanı sıra Arsin Organize Sanayi Bölgesi’nde balık işleme tesisi sahibi. İhracatçı, turizm sektöründe yatırımı var. Yalıspor başkanlığı yaptı. Evli, üç çocuk babası.
Sıkıntılar futboldan soğuttu
Trabzon Faroz Mahallesi'nde oturuyorum. Her Trabzonlu gibi futbol ve Trabzonspor aşığıyım. Futbolu severek oynadım. Trabzon Lisesi futbol Takımı'nda kulüp lisansı olmayan tek futbolcuydum. Takım Sorumlusu Sıtkı İpek hocamız, “Kulüp lisansı olmayan oyuncudan nasıl yararlanacaksın?” eleştirilerine beni oynatarak cevap vermişti. Fatih Eğitim enstitüsü mezunuyum. Öğretmenlik yapmadım. Okul sonrası iş hayatım başladı. Trabzon'da baba mesleği olan balıkçılıkla uğraşıyorum. Sonra da çok sevdiğim, adeta nefesim olan Trabzonspor Trabzonspor'da yöneticilik yapma onurunu yaşadım. 1992-96 arasında Sadri Şener ve Faruk Özak başkanlığındaki yönetimlerde idarecilik yaptım. Sonrasında 2011'de şampiyonluk kupamızın Trabzon'a gelemediği o sıkıntılı dönemde tekrar Sadri Şener başkanlığındaki yönetimde görev aldım. Gelinen noktada Türk futbolunda şike olayı başta olmak üzere yaşanan çirkinlikler beni futboldan tümüyle soğuttu.
Strese giriyorum, izleyemiyorum
Trabzonspor'umuzun son yıllarda yaşadığı olumsuzluklar ve art arda gelen başarısızlıklar bizi çok fazla üzüyor. Bu durum iş hayatımı etkiliyor, Trabzonspor mağlup olduğu zaman iki gün kendime gelemiyorum. Moralim çok bozuk oluyor, kimseyle konuşmuyorum eğer konuşmam gerekirse de kısa kesiyorum. Ama takım galip geldiğinde ise etrafa gülücükler dağıtıyorum, çok neşeli oluyorum. İşte Trabzonspor beni bu kadar çok etkiliyor. Trabzonspor'un bu sezon oynadığı hiçbir maçı ne televizyondan ne de canlı olarak izlemedim. Maçın oynanacağı saatlerde ise eve gitmiyorum, arabayla dolaşıyorum. Maç Pazar günü oynanacaksa Cuma, Cumartesi günleri bende inanılmaz bir stres oluyor. Sanki sahaya çıkıp ben oynayacağım.
Her salı mutlaka toplantı
Bizler amatör ruhla Trabzonspor'da idarecilik yaptık. Kulüp için takım için çok güzel işler yaptığımıza inanıyorum. Bizim dönemimizde her salı günü istisnasız yönetim kurulu toplantısı yapılırdı. Oynadığımız maçın ve haftanın değerlendirmesi yapılırdı. Kulübün harcamaları dosyalar halinde tüm yöneticilerin önüne gelirdi. Bizler hesapları inceler kabul etmediğimiz harcamalara itiraz eder, imza atmazdık. Toplantılarımızı da Trabzon'da yapardık, başkanın katılamadığı toplantılar asbaşkanın idaresinde yapılırdı. Ve bu toplantılar çok ciddi toplantılardı, öyle göstermelik değildi. Bugüne baktığımızda iki - aç ayda bir toplantı yapılıyor. Bu Trabzonsporluluk ruhuna aykırıdır.
İşi bilen insanlar gelmeli
Trabzonspor'un tekrar başarıyı yakalaması için çok fazla uğraş vermesi gerekiyor. Herkesin kendine göre düşüncesi var, bir dönem masrafları kısma politikası uygulandı sonrasında ise çok fazla harcama yapılarak futbolcu alımına gidildi. Ama bu yapılanların hiç biri takıma fayda getirmedi. Takım küme düşmekten kıl payı kurtuldu. Yani gereksiz yere çok fazla harcama yapıldı. Bana göre akıllı ve işini bilen insanların takımın gelmesi halinde başarılı oluruz. Muharrem Usta'ya oy verdiğimi söylemekte bir sakınca görmüyorum. Sayın Muharrem Usta, kulübün çıkarlarını gözetmektedir evet, doğru işler yapmaktadır ama yapılan yanlışlar da var. Hepimizin ortak duygusu takımın yeniden başarılı günleri yakalamasıdır.
Böyle yöneticilik yaptık
Şimdi bakıyoruz, futbolcuların birbiriyle merhabası bile yok. Rahmetli Kenan İskender, yöneticiliğimiz sırasında gece bizi arar, bir futbolcunun evine çay içmeye gideceğimizi söylerdi. Biz de birkaç yönetici, eşlerimizle birlikte futbolcunun evine gider çayımızı kahvemizi içer sohbetimizi yapardık. Sonra da o futbolcuyu alır başka bir futbolcunun evine geçerdik. Böylece hem futbolcuları kaynaştırır hem de yöneticiler olarak sorunları varsa onları öğrenirdik. Bizler böyle yöneticilik yaptık. Şimdiki yöneticilerin bazıları futbolcularla fotoğraf çektirip sosyal medyada yayınlama yarışına girmiş.
TFF, futbol sevgisini yıktı
Şimdi Akyazı Stadı açılacak, kim gidecek oraya? Türkiye'nin diğer şehirlerinde de durum aynı. Bu çok farklı bir sevdadır, 2011 yılında Türkiye Futbol Federasyonu insanların yüreğini, futbol sevgisini yıktı dağıttı. Bizler eskiden 14-15 bin kişilik statlara 25 bin kişi getirirdik. Öyle bir sevgi vardı. Şimdi bedavacılar grubu türedi ki, bunlar iki el çırpmayla Trabzonsporlu olduklarını sanıyorlar. Trabzonspor'u bu hale getiren biz idarecilere yazıklar olsun.
Faroz'da bir Fenerbahçeli
Yöneticilik yaptığım yıllarda unutmadığım bir anı var. İstanbul'da yaşayan amca çocukları telefon açarak, Trabzon'da kısa dönem askerlik yapacak bir arkadaşlarının geleceğini, onunla ilgilenmemi istediler. Çocuk geldi, ilk hafta izine çıkmadı ikinci hafta izine çıktı buluştuk ama yanında da bir arkadaşını da getirdi. Yemek yedik sonra, 'Haydi Faroz Mahallesi'ne gidelim, çayımızı kahvemizi orada içelim' teklifinde bulundum. Ama yanında gelen arkadaşın çok tedirgin olduğunu fark ettim. Faroz adını duyunca, 'abi nereye gideceğiz dedin' diye sordu. Ben de, 'Faroz Mahallesi'ne' diye tekrarladım. Çocuk, 'abi ben gelmeyeyim' dedi. 'Neden diye sordum. 'Abi ben Fenerbahçeliyim' dedi. Ben onu ikna ettim ve gittik. Faroz'da çay içiyoruz o da telefonda biriyle konuşuyor, telefonun ucundakine, 'ben neredeyim biliyor musun? Faroz Mahallesi'nde çay içiyorum' dedi. Ama bunu söylerken yüzündeki o gururlu ifadeyi hiç unutmuyorum.
Çok rahatlıkla şike yapıldı
Trabzonspor'daki son yöneticiliğim 2010-11 yılları arasında Sadri Şener başkanlığındaki yönetimde oldu. Trabzonspor ligde dokuz puanla lider konumunda bulunuyordu. Sonrasında art arda puan kayıpları yaşanmaya başlandı ama biz iki puanla yine lider konumundaydık. Son olarak Eskişehir maçına çıktık. O maçta hakem göz göre göre bizim iki golümüzü saymadı. Eskişehir'den beraberlikle ayrıldık. O hafta Fenerbahçe, oynadığı maçta galip geldi, puanlarımız eşitlendi sonrasında Fenerbahçe gol averajıyla şampiyon oldu. O dönemde oynanan maçlarda şikenin olmama şansı yoktu ve bunu çok rahatlıkla yaptılar. Eskişehir ile oynadığımız maçta bariz şike vardı. Eskişehir'in o maçta verdiği prim, beraberlik 2 bin, galibiyete 5 bin lira prim verdiğini herkes biliyordu. Bizim maçta beraberliğe 50 bin, galibiyete 100 bin lira prim nasıl verildi, bu paralar nereden geldi?
'Demir' ve 'Balık' neyin kodlaması?
Sonraki süreçte şike soruşturması başladı ve biz de o sürecin içerisindeydik. Ben o süreci şöyle özetlemek istiyorum; Haluk Ulusoy tesislerine yeni bina yapımı gündeme gelince Asbaşkan Nevzat Şakar, para konusunda eli biraz sıkıdır. Bu binanın yapımında kullanılacak malzemeleri yöneticiler arasında bölüştürdü. Bana da binanın demir işini verdi. Benim de balık işi yaptığım Ankaralı ama fanatik bir Trabzonsporlu olan arkadaşım var. Demir parasını ondan almak için Ankara'ya gittim. Ama Nevzat Şakar da bu arada beni arayıp, 'şu demir işini mutlaka hallet' dedi. Meğer bizim konuşmalarımız dinleniyormuş. Bunu da emniyetteki ifademin alınması sırasında anladım. Orada bana, 'Bu demir işi nedir?' diye sordular ben de bu olayı anlattım. Sonrasında ise, 'Sürekli balıktan bahsediyorsun, bu balık neyin kod adı?' diye sordular. Ben de, 'İşim bu, babam balıkçı babamın babası da balıkçı ben de balıkçıyım. Günde 500 kere telefonda konuşuyorsan bunun 480'i balıkla ilgilidir' dedim. Sonrasında mahkemeye çıkmayı beklerken bizi bıraktılar. Hakim karşısına bile çıkmadık. Orada bence Trabzonsporlu yöneticilerin de adının geçmesi önemliydi. Fenerbahçeli taraftarın gazını almak için bizi bir günlük de olsa tuttular. Ama biz o süreçten aklanarak çıktık.
Emeği çalmak hangi vicdana sığar?
Bu zor süreç sonrasında Trabzon'da Fenerbahçe ile maça çıkacağız. Maça Fenerbahçe yöneticilerinden Ali Koç geldi, Nihat Özdemir ve birkaç yönetici geldi. Birlikte şeref tribünündeyiz. Ben Ali Koç ile yan yana oturuyorum. Kendisiyle eskiye dayanan bir dostluğumuz var. 3-1 yenildiğimiz o maçta Ali Koç, şike sürecinden duyduğu rahatsızlığı ve üzüntüyü dile getirerek, 'bu işler ne size ne de bize uygun işler değil' şeklinde bir cümle kurmuştu. Kendisi çok düzgün, iyi yetişmiş bir insan. O süreçte her şey belgelerle ortaya çıkmış, kanıtlanmıştı. Emeğimiz, çalındı, hakkımız yenildi ve bunlar göz göre göre yapıldı. İnsan buna üzülüyor. Yılların emeğini çalmak hangi vicdana hangi ruha hangi düşünceye aittir bilemiyorum. (16 Kasım 2016)