Nizamettin Algan kimdir?
9 Eylül 1930'da Trabzon'un Maçka ilçesinin Hacevera Köyü'nde doğdu. Trabzon Lisesi ve ardından İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni bitirdi. Trabzon'da altmış yılı aşkın süre diş hekimliği yaptı. Dernek ve vakıflarda görev aldı.
Başkanlık hırsım yoktu, hizmet sevdam vardı
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde okurken, bir yandan da futbol oynuyordum. Burada lisanslı futbolcu olduk. Futbola, lisede sağ açık olarak başladım ama Hayri Hoca (Gür) beni sağ beke çekti ve futbolu bırakana kadar da sağbek oynadım. İstanbul Üniversitesi takımı olarak amatör liglerde oynadık. Mezun olup Trabzon'a döndük… Muayenehane açtım… O zamanlar, rahmetli Sebahattin Kundupoğlu, İdmanocağı'nın Genel Sekreter'i… Başkan ise, ağabeyim ile yurttan arkadaş olan Rıfat Dedeoğlu… Dolayısıyla benim hakkımda bilgisi var. Bana İdmanocağı'nda futbol oynama teklifinde bulundu. İdmanlara başladık.
İhsan ile kaptan Sebahattin küfürleşince...
Antrenmanları, şimdiki orman lojmanlarının olduğu yerde yapıyoruz. 1-2 derken, 3. antrenmanda İhsan ile Kaptan Sebahattin, birbirlerine sataştılar ve birbirlerine ana avrat küfür ettiler. Ben o gün tiksindim. Muayenehaneme de uğramadan direkt Sebahattin Kundupoğlu'nun yanına gittim. “Sebahattin ağabey; beni affet, artık devam edemeyeceğim” dedim. Hışımla bana, “Ne oldu?” diye sordu. Ben de kavgayı anlattım: “Bu kadar senenin arkadaşı, birbirine küfür ettiğine göre, bana da küfür eden olacaktır. Ben buna katlanamam” dedim ve 1957 yılında futbolu bıraktım. Futbolu bıraksak da, Sebahattin Kundupoğlu ve İdmanocağı ile ilişkilerimiz hiç bitmedi.
İsmin değiştirilmesi kabul edilse de...
Trabzonspor için renk konusu gündeme gelince Ruhan Öngür, “İsmi terk ettikten sonra renk mühim değil. Avrupa takımlarının ismini biliyoruz, rengini bilen var mı?” dedi. Bu çıkış ve ifade salonda büyük tepki aldı. Sonuçta Ruhan Öngür, seçilecek yönetim kurulu aday listesinden çıkarıldı ve bunun üzerine de kendisi, İdmanocağı'ndan istifa ederek İdmangücü saflarına katıldı. Genel Kurul, yapılan oylamada sarı-kırmızı renklerle Trabzonspor'un, beş aleyhte oyla (Kaptan Rıza Kuğu, Rasim Büyükiskender, Ali Günal, Burhanettin Hoşver ve Ata Ataoğlu isimden de vazgeçilmemesini istedi) İdmangücü'nün de katılımı ile kurulmasına, İdmangücü sarı-kırmızı renkleri kabul etmezse onun dışındaki kulüplerle Trabzonspor'u kurma yetkisinin yönetim Kuruluna verilmesine karar verdi.
İdmanocağı, İdmangücü'nü hiç istemedi
İdmanocağı'nın planı, İdmangücü olmaksızın, Yıldızspor ve Martıspor'la birleşip Trabzonspor'u sarı-kırmızı renklerle kurmaktı. Kamuoyunun istediği şekilde İdmangücü ile müzakereler yapılıyor ancak İdmanocağı sürekli kabul edilmeyecek istekler öne sürerek zaman kazanmaya çalışıyordu. İdmangücü'nün üyelerinin sürekli değişiyor olması da işimize geliyordu. Yıldızspor ve Martıspor'un da olurunu aldıktan sonra artık TFF'den sarı-kırmızı renkli Trabzonspor'un tescilini bekliyorduk ve bu doğrultuda İdmangücü'nü sürekli oyalıyorduk.
Renk aramaya başladık
Sebahattin Kundupoğlu ve ben, Trabzon Gençlik'in feshi için Danıştay'a dava açtık. Dava kabul edildi, Trabzon Gençlik fesh edildi. Ancak dilekçede İdmanocağı'nın profesyonel lige kabulü gereğini yazmadığımız için Trabzon Gençlik fesh edilse de bizi lige almadılar. Bu şartlar altında Trabzonspor'u kurmak için İdmanocağı ve İdmangücülü yöneticiler bu kez daha ılımlı bir şekilde yeniden müzakere masasına oturdular. Taraflarca kesin olarak kabul edilmeyen, sarı, kırmızı, yeşil, beyaz renklerin dışında forma rengi aramaya başladık.
Ataç ‘koyu bordo’, Yıldırım ‘açık mavi’ dedi
Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal, “Beyler beni daha fazla yormayın, bir renk siz söyleyin, bir renk de siz söyleyin, bu işi bitirelim” dedi. Bu teklif rağbet gördü. İdmanocağı'ndan Hasan Ataç koyu bordo, Trabzonspor Gençlik'ten Ahmet Yıldırım açık mavi teklifinde bulundu. Taraflarca ve renklerin uygunluğu konusunda mutabakat sağlandı. Hepimiz derin bir nefes aldık. Renkler tamam da diğer konularda sıkıntı var. Anlaşma neredeyse bozulmak üzereyken, dönemin Valisi Celal Kayacan bizi bir araya getirdi, uzun süren görüşmelerin ardından birleşme sağlandı. Kayacan, Vilayetin altında birleşmeyi sabırsızlıkla bekleyen taraftarlara camı açarak müjdeledi: “ Trabzonspor kuruldu!”
İki farklı ekol, yönetimde hiç anlaşamadı
2 Ağustos 1967 yılında Trabzonspor tescil edildi. Transfer mevsimi temmuz ayındaydı ve bizim transfer yapma şansımız yoktu. Ama birleşen kulüplerin futbolcusu, yeni kulübün futbolcusu oldular. Kulüpler birleşti ama her iki tarafın yöneticileri, ekol olarak farklıydı. İdmanocağı yöneticileri teknik adamın işine karışmazlardı ancak İdmangücü'nde, sabah uyanan kadro yapardı! Sabit Sabır hatıratında şöyle diyor: “Ben İdmangücü'nde genel kaptanlık ve antrenörlük yaptım!” Trabzonspor yönetimindeyken, bu konularda İdmangücülü yöneticilerle anlaşamıyorduk.
Transfer politikası
30 Nisan 1968'de yapılan Genel Kurul'da, İdmanocaklı yöneticilerin eylemi sonucu tek taraflı oluşturulan yönetim kurulu, şehirde yeni bir huzursuzluğu başlatmıştı. Yıl boyu devam eden huzursuzluğun giderilmesi için temaslar başladı. Araya yeniden arabulucular girdi. Sonunda Vali Celal Kayacan'ın da etkisi ile Dedeoğlu ve Ulusoy müşterek bir listede anlaştı. Genel Kurullarda her zaman etkili olan İdmanocağı örgütü bu anlaşmaya sadık kaldı. 27 Nisan 1969'da yeni yönetim oluşturuldu.
Beş - altı sene bugünkü gibi bir transfer politikası gerçekleştirdik. İstanbul'un işi bitmişlerini topladık. Yolladık, başkasını aldık, olmadı. Buna ilk olarak Rıfat Dedeoğlu 'dur' dedi.
Hiçbir zaman başkanlık hırsım olmadı
Bugüne kadar bana hiçbir zaman başkanlık teklif edilmedi. Hiçbir zaman da başkanlık hırsım, hayalim olmadı. Bugün genç olsam, yine aynısını düşünürüm. Çünkü biz kendimiz için değil, kulüp için mücadele ettik. İki sene düz yöneticilik, iki sene genel sekreter yardımcılığı, dört buçuk sene genel sekreterlik, dört buçuk sene de asbaşkanlık yaptım. Hiçbir zaman “Başkan olacağım” diye bir hırs aklımdan geçmediği gibi bugüne kadar da 'keşke' demedim.
Yarım seneler neden oldu? Bir genel kurul öncesi, Belediye Başkan Yardımcısı Fuat Eyüboğlu'nu listeye almak istediler ve ona asbaşkanlık sözü verdiler. Görev bölümüne geldik. Başkan Şamil Ekinci, asbaşkan da ben olacağım, sonrası aşağıya doğru sıralanacak. Konuşuyoruz ama asbaşkan mevzunu hep sonraya bırakıyorlar. Kamuoyu benim asbaşkan olmamı beklerken, yönetim içerisinde asbaşkan ve genel sekreter kimin olacağı askıda tutuluyor.
Asbaşkan iken genel sekreter oldum
Muayenehaneme gittim, 10 dakika sonra Fuat Eyüboğlu yanıma geldi: “Yahu doktor, sana bir şey demediler mi?” “Ne diyeceklerdi?” dedim. “Beni listeye alırken asbaşkan olacaksın” dediler. “Neden bunu yönetimde söylemedin ki?” dedim. Ertesi gün toplantıya geldik ve asbaşkan Fuat Eyüboğlu'dur. Ben, genel sekreter olacağım. Fuat Eyüboğlu, söz verdiği gibi altı ay sonra istifa etti ve ben görevi devraldım. Biz hizmete endekslenmiştik. Federasyon, Genel Müdürlük ve kulüpler arası ilişkilerimiz muazzamdı. İki Danıştay davası kazandık. Bunların belgelerini ben derledim. Asbaşkan iken de ben yapardım çünkü gelen genel sekreterler o seviyeye gelemediler.
“Biz bırakalım, başka birileri gelsin” dedik
1980'e kadar “Biz bırakalım, başka birileri gelsin” diyorduk. Bunalmışlık başlamıştı. Ancak kulüp için, hepimiz bir anda bırakmayalım, ikişer ikişer bırakalım düşüncesindeydik. Üç kongre sonra bırakmış olacaktık. Altı kişilik ekip, yönetimin omurgasını oluşturuyordu ve bunlar değiştirilmiyordu, geriye kalan altı kişi yukarıya doğru konsantre oluyordu. Hikmet Onur mesela… Kendi tabiriyle, yöneticilik kariyeri, kapıyı açıp çay söylemekle başladı, asbaşkanlıkla noktalandı. Usta-çırak hikayesi vardı.
Biz bıraktık, Mustafa Günaydın geldi. Günaydın, bir sene evvel, “Otuz bin lira ile geliyorum. Şunu yapacağım, bunu yapacağım” diyordu. Biz onu engelledik ve apar topar Ahmet Celal Ataman'ı başkan yaptık. Fakat o da ancak 1,5 sene dayanabildi. Haliyle meydan, Mustafa Günaydın'a kaldı. Mustafa da 1,5 senenin sonunda İbrahim Cevahir'e giderek, “Beni kurtar” dedi. Cevahir beni aradı, “Şamil'e (Ekinci) de, Salih'e (Erdem) de ulaşamıyorum. Siz başkan bulamazsanız ben bulurum ama sonunda bir şey olursa günahı sizden sorulur” dedi.
Biz Trabzon'da oluşum yapamadık, Mehmet Ali Yılmaz çıktı geldi. Biz yine ona da bir ekip yaptık.