Erdal Atalay kimdir?
1945 doğumlu. İki çocuğu var. Tıp doktoru, 2010 yılında emekli oldu. Sporun içinden geldi. 1952'de, çoğu Trabzonlunun hatırlamadığı Necmiati ile Karagücü'nün maçını izlediğinde yedi yaşındaydı. O gün bu gündür, 65 yıldır maç izliyor. Trabzonspor'dan önce İdmanocaklıydı. Tıp Fakültesi'ni bitirip Sağlık Müdür muavinliği yaptığı dönemde Trabzon'da ücretsiz saha doktorluğu yaptı.
Fahri kulüp doktorluğu!
1979'da Trabzon'a döndüm, muayenehane açtım. Hobi olarak ücretsiz, fahri kulüp doktoru oldum. Futbolcular bana muayeneye gelmeye başladılar. O zamanlar kulüp doktorları yoktu, Türkiye'de. İlk fizyoterapisti Trabzonspor çalıştırmıştır. Daha sonra Federasyon bunu zorunlu tuttu. Ben işte o yönetimdeydim.
Maçı sahada seyret!
Ahmet Suat Özyazıcı kulübede sakindi ama Özkan Sümer çok agresifti. Sümer hocamla bir anımı anlatayım; Levent oynuyor, Lemi de yeni yeni oynamaya başlamış. Lemi'ye 'ısın' dedi Özkan Hoca, sonra ekledi: “Levent orda maçı seyrederken yoruldu, o gelsin burada dinlensin, sen gir, maçı sahada seyret..” Lemi de, 'peki hocam' deyince Özkan Sümer dayanamadı: “Ben sana 'sahada seyret' diyorum, sen 'tamam' diyorsun. Demek ki senin de oynamak niyetine yok..”
En iyi maçı
Beşiktaş ile Türkiye Kupası finali oynayacağız, 1984'te.. Ahmet Suat Hoca, ben, Turhan abi ve birkaç kişi daha toplu olarak kahvaltı yapıyoruz. Futbolcular ayrı bir yerde oturuyor. Ahmet Suat, Lemi'yi çağırdı, daha onun ilk senesi, “Sen daha önce Beşiktaş'a karşı oynadın mı?” diye sordu. Lemi, “Yok ama ben gençlere karşı oynadım” deyince Suat hoca, “Fark etmez, onun da rengi siyah-beyaz bunun da” dedi. Biz Turhan ile göz göze bakıp, “Demek Lemi direk oynatacak” dedik. Öyle de oldu, Lemi o maçta direk oynadı. Lemi'yle karşılaştığımda hayatında oynadığı en iyi maç olduğunu hala dile getiririm.
Küsüp askere gitti
Önemli bir oyuncumuzla transfer zamanı görüşme yapıyoruz. Kendisi ev alacak, evin fiyatı 80 bin lira. Turhan abiyle anlaştı. Evin nerde olduğunu, sahibini öğrendim. Altmış bin liraya indirdim, evi aldık bu oyuncuya verdik. Daha sonra oyuncu bunu öğrendi, “Erdal abi sen beni kandırdın, seksen bin liraya ev alınacaktı, sen altmış bin liraya aldın, aradaki yirmi bin lirayı bana ver” dedi. Ben de, “Sen evi beğendin, ister seksen bin liraya alırız, ister bedavaya. Sen niye karışıyorsun” dedim. Bu oyuncumuz küstü, 'oynamıyorum' dedi, bırakıp askere gitti.
Tesisleri kim aldı?
Birlikte çalıştığımız dönemlerde Mehmet Ali Yılmaz kulübü finanse ediyordu. Herkes az çok bir şeyler verirdi ama her veren verdiğini geri aldı. Bağışlayan Mehmet Ali Yılmaz'dı. 1985'te 442 bin Markı Yılmaz'ın kulübe para verdiği resmen kayıt altına alınmıştır.
Şen'in blöfü!
Mehmet Ali Yılmaz bir akşam Ali Şen ile otururken, 'Ben senden futbolcu alırım' dedi. Ali Şen de 'alamazsın' diye karşılık verdi. Mehmet Ali Yılmaz 'Osman'ı bile alırım' deyince Ali Şen, 'Ver 25 milyon al' diyerek blöf yaptı. Bu kadar parayı vereceğini hiç düşünmemiş. Yılmaz, 'tamam verdim' deyince bu kez Ali Şen, 'Arkadaşlarıma sorayım' demiş. Ertesi gün otuz milyon istemiş, pazarlıklarla Osman'ı 27.5 milyona transfer ettik.
Çorapta 'çek'
Şampiyonum olduğumuz sene Karagümrük'le maçımız var. İlk devrenin son maçı. Bir futbolcunun kulüpten alacağı var. Maçtan önce bana geldi, 'Mehmet Ali beye söyle paramı versin' dedi. Ben de maçtan önce başkanı yakaladım durumu anlattım. Mehmet Ali Bey'den çeki aldım, gittim soyunma odasına, takım hazırlanıyor. Futbolcuya durumu söyledim. Ama 'illa bana ver çeki, rahat rahat oynayayım' dedi. Naylon bir poşete sardık, çeki çorabına soktu, maça öyle çıktı. Böylesi de vardı!
Dengeler bozuldu!
Eskiden yöneticiler zengindi, futbolcuların paraları yoktu. Şimdi ise tam tersi oldu. Bu yüzden dengeler bozuldu. Yöneticiliğin bir kıstası olmalı. Kariyeri kadar sporu da iyi bilmesi lazım yöneticinin, kendi reklamını yapmaması lazım, kulübü sevmesi gerekir.
Trabzonspor'un büyüklüğü!
Trabzon'da bir işadamı Ankara'ya, Ticaret Bakanlığına gitmiş. Memur 'bugün git yarın gel' demiş. 'Hemşerim Trabzon'dan geldim işimi hallet' deyince memur, “Amca Trabzonlu musun? Gel otur. Ben Trabzonspor'u çok seviyorum” demiş, işini halletmiş. Bu beyefendi ertesi gün kulübe geldi, durumu anlattı ve belli bir bağışta bulundu. Dedi ki; “Trabzonspor'un bu kadar büyük olduğunu Ankara'dan anladım.”
Kulübün menfaati
Hepimiz Trabzonspor'a bir şeyler verdik ama herkes Trabzonspor'dan çok daha fazlasını aldı. Ben Erdal Atalay olarak bakın şu anda bu röportajı verebiliyorsam bu Trabzonspor'un sayesindedir. Ben genel sekreterlik yaparken Vali'ye bile rahatlıkla telefon açabiliyor görüşüyordum. Tabi biz bunu kendi şahsı menfaatimiz için kullanmadık Trabzonspor un menfaati için kullandık.
İşte özveri
Tesisler yeni yapılıyor, bir gece yağmur, fırtına çok. Saat 02.00 sıralarında Faruk Özak telefon etti, “Erdal, gidelim inşaatı inceleyelim” dedi. Ben, “Gidip ne yapacağız, ellerimizle mi dalgaları durduracağız” dedim ama nafile, dayanamadım hemen kalktım. O saatte ben, Faruk Özak (2. Başkan) bir de Turhan abi tesisleri incelemeye gittik. Herkes büyük bir özveri ve hevesle çalışıyordu.
Biraz sevsek!
Trabzon kentinin değişmesi lazım, futbolcuyu sevmesi, kulübü sevmesi lazım, futbolcuya saygı göstermesi lazım! Biz kendi çocuklarımızın bile değerlerini bilmiyoruz. Alınan yabancılardan çok daha mı kötüler? Biraz sevsek, biraz şefkat göstersek emin olun ki çok daha farklı olurlar. Biz kent olarak futbolu sevdiğimiz zannediyoruz ama futbolcuyu kentten kaçırmaya bakıyoruz. Eskiden futbolcular çok sevilirdi, İskender sekiz yıl Trabzon'da otelde kaldı.
Üye numaram 1200 ama...
Tüzükte çok değişiklikler, güncellemeler yapılmalı, özellikle kongre yapısı değişmeli. Kulübün üyesi ayrı, delege üyeliği ayrı olmalıdır. Kulübe her üye olanın oy verme hakkını doğru bulmuyorum. Delege olmanın, yönetici olmanın ve hatta başkan olmanın belli kriterleri olmalı. Taraftarlık ayrı bir olay, herkes taraftar olabilir ama işin içine girmek çok farklı. Ayrıca herkes kendi üye parası ve aidatını kendi ödemeli, bir kişi 500 kişinin parasını niye öder ki? Nerede böyle bir iş var? Adam üye olacaksa veya oy kullanacaksa gitsin kendi iradesi ile kullansın, 'parayı ödedi, ona oy vereyim' fikri bile çok kötü. Bu yapı mutlaka değişmeli.
Kulübün parası!
Besim Kahraman ve Faruk Özak ortamı yumuşatan, ani karar vermeyen yöneticilerdi. Turhan abi kulübün parasına kendi parasından daha çok önem verirdi. Kulübü çok düşünen biriydi. Rahmetli Kenan İskender de çok fevri idi ama kendi parasının 100 lirasını harcardı, kulübün 10 lirasını bile harcamazdı.
İki saat için kavga
Futbolculara İstanbul daha cazip geliyor, Trabzon kentinin sosyal yaşamını arttırması lazım. Futbolcular genç, iyi de para kazanıyorlar ama harcayacakları yer yok. Ben bir olaya şahit oldum: Bir futbolcu İstanbul'dan Trabzon'a dönecek. Dönüş için saat 23.00 ve saat 01.00'da iki uçuş var. Bu futbolcu menajeriyle kavga etti, 'Neden 23.00 uçağına aldın da 01.00 uçağına almadın' diye. İki saat daha İstanbul'da kalmak için…
Son sözüm: Birlik, beraberlik ve sevgiyle bu kulüp düzelir. (25 Mayıs 2016)