Son bir iki ay içinde sayın CB Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanının duasını Yargıtay'ın yeni binasının açılışında devlet töreninin entegre parçası olarak kullandırarak, son olarak da Diyanet İşleri Başkanının sosyal medyanın düzenlenmesini talep etmesini sağlayarak, Muhalefeti fiili bir şeriatcılığa itiraz etmeye zorlamaktadır. Bu, AKP-MHP iktidarının iktidarı kaybedebileceği bir süreçte, muhalefeti Müslüman olma ve Müslümanlığı reddetme tartışmasına çekme taktiğidir.
Üstünde duracak olsak, yukarda sözünü ettiğim olaylar, Türkiye'de devletin dini olduğu, bu dinin Hanefi Mezhebinde Sünni İslam olduğu ilkesinin, fiilen bir anayasa maddesi gibi dünyaya ilan edildiğini vurgulamamız gerekir. Ama Diyanet İşleri kurumuna yazılı anayasamıza aykırı olarak fiilen anayasal bir kurum rolü vermek şu anda Türkiye için tartışma merkezine çekilmemesi gereken bir taktik oyundur.
Diyanet İşleri Başkanı, sayın CB Erdoğan'ın talimatı olmadan yaptıklarını yapamaz. Bir memurdur. Onu atayan makamda Erdoğan değil bir başkası oturduğunda, görevden alınır ve yerine bir başkası atanır. Siyasi gücü yoktur. Ve dinciliğe meyyal dindar olmayanların sinirlerini giderek artan bir şekilde bozduğu için aslında AKP'ye muhalefete ilave enerji vermektedir. Diyanet İşleri Başkanının dört Sünni mezhebin (mektebin) sadece birinin kurucusu olan Ebu Hanife'nin murdar saydığı öteki mezhep kurucularının saymadığı bazı deniz ürünlerini, midye, ahtapot, kalamar vbg gibi yemek günahtır diye fetva vermesinden sonra, Türkiye'de bu deniz ürünlerinin tüketimi patlamıştır. Milletin önemli bir kısmı bu başkanın fetvalarından gıcık kapmaktadır.
Bırakalım Türkiye'de yaşayan insanların oluşturduğu sosyolojik kolajın son yirmi yıl içinde değiştiğini, dünyada mesela Afganistan küresel dinamikleri alt üst eden gelişmeler ile Türkiye'deki gelişmeler arasında kimsenin kontrol edemeyeceği karşılıklı etkileşmeler vardır.
İslam dininin Peygamberin yaşadığı tecrübenin kalıpları içinde var olduğu sanılan kurumsal kurgusu, Müslümanlar arasında belki de daha çok olmak üzere itibarını kaybetmektedir. Ümmi bir göçer aşiret erkek hakimiyeti kültürünün kadınları erkeklerin çobanlığı altında gütmek, onları eve hapsetmek kurumu bugünkü dünyanın gerçekliklerinin ağırlığı altında çökmeye mahkumdur. Göreceksiniz, ben 80 yaşındayım göremeyebilirim, sizler göreceksiniz hızla çökecektir. Bugünkü dünyanın büyük ve ciddi ve belki de insan ırkının gibi katastrofik bir şekilde yok olmasıyla bitebilecek meselelerle boğuşurken, külli cehaletin içinde çocukluklarından itibaren gerçeklikleri görmeden bir hayal aleminde yaşayarak tehdit, korkutma, yaralama ve öldürmeye dayanan müeyyidelerle kendilerine anakronik bir mucizeyi gerçekleştirme misyonu biçmiş olanlar zamana aykırıdırlar. Talibancı zihin, ki bizde de prof doktor vesaire vesaire ünvanlara sahipler dahil bir hayli çok var, evet Talibancı zihin dünyaya nizam veremez. Bu zihin mesela nükleer silah kullanarak insanlığı yok edecek bir kıyameti tetikleyebilir. Bu mümkündür. Ama bu zinin, asla ve asla, bugünkü insanların yaşadığı dünyaya sürdürülebilir bir yeni nizam veremez.
Bırakın Diyanet İşleri Başkanını kendisinden istenilen rolleri oynamaya devam etsin. İnanın onu seçim sonuçları üstünde etkisi yok gibidir. Bütün dikkatimizi, enerjimizi, fedakarlığımızı, cesaretimizi, 2022 veya 2023 te seçimlerin suhuletle yapılması meselesine odaklamamız gerekiyor.
Sayın CB Erdoğan kardeşimizin kitabını merak ediyorum. Siz de merak ediyorsunuzdur. Bakalım neler yazılı kitapta. Kitabın başlığı bende sanki bu kitap, Batı Dünyasında karar alıcı kadrolara, ben sizin için yararlıyım, beni değerlendirmekten vaz geçerseniz hata yaparsınız demek için yazılmış düşüncesini uyandırdı.