CERASUS TRAPEZENTUNA (TRABZON KİRAZI) NÂMI DİĞER GARAYEMİŞ.

Ömür Gökçe Hacıalihafız

Parlak koyu kırmızı

Ya da siyah olurum.

Ağacın dallarında,

Salkım salkım dururum.

Bir adım karayemiş

Diğeri Laz kirazı

Çok fazla seviyirım

Doğu Karadenizi.

Benzetiyiler beni

Bir kiraz danesine.

Etim buruk lezzetli

Faydam olur beyine.

bahçede karayemiş

ermemiştir ermemiş

ellere gelin olma

mezarımi görmemiş

karayemiş dibine

bir kurşun atacağum.

olmadı kavuşmaduk

ben nasıl duracağum

karayemiş dibine

karayemiş fidani

gel sevdalık edelum

sevdaluğun zamani

sevdaluk edeyiruk

bilmezler halumuzi

sari çamdan etsunler

kız bizım evumuzi

Almaz seni diyiler

Yok mi senda utanma

Oyle bir güne kalduk

bubana da inanma

sevdaluğun peşine

gözlerumden akar yaş

bu kızların dadina

doyilmayi arkadaş.

Yaylanun deresinde,

yakalandum çiseye

Nazar boncuğu olsam,

giyduğun elbiseye

Yar senun sevdaluğun,

yüreğume işlemiş.

Saçun altun sarisi,

gözlerun garayemiş.

Karayemiş ilk olarak 1546 yılında Fransız Pierre Belon tarafından Trabzon'dan toplanmış ve Cerasus trapezentuna ( Trabzon Kirazı ) olarak adlandırılmıştır. Bitki aynı yıl, İstanbul üzerinden İtalya'ya; 1574'te de Clusius tarafından Viyana'ya getirilmiş, oradan da Fransa ve İngiltere'ye gönderilmiştir. Budanarak şekil verilebilmesi, dökülmeyen parlak koyu yeşil yaprakları ve kokulu beyaz çiçekleri ile 1600 yılından itibaren tüm Avrupa'da park ve bahçelerde yetiştirilmeye başlanmıştır.

NE DEMİŞTİ BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU AĞABEYİMİZ

"TRABZON DEYİNCE"

ŞİİRİNDE;

Trabzon deyince,

aklıma bir salkım karayemiş gelir.

Bahçeler dolusu zindan yeşili

İçin için kandil kandil ballanır.

Kandiller içinde bir kandil yanar,

Bir kız deli gibi koşmaya başlar.

Yanaklarında Amoftaların alı,

Dudaklarında karayemişlerin moru.

Not:

Çocukluğumuzda her yıl ailece Şaşkınbakkal'daki Muazzez teyzemin evine gider bir süre kalırdık.

Bağdat caddesi ve civarında bahçeleri ağaçlarla dolu evler vardı.

Çok seyrek de olsa karayemiş ağacı görürsek çok sevinir saldırırdık.

Biz hapur hupur yerken yanımızdan geçen şık şıkırdam hanımefendiler çok telaşlanır, "aaaayyy yemeyin evladım yemeyin, yenmez onlar zehirlidir" diyerek bağırırlardı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.