Ülkece çok zor günler geçirmekteyiz. Yazıma başlamadan önce yangın afetinden dolayı yaşamını kaybeden tüm canlıların ruhu şad olsun. Ayrıca bu afetten dolayı maddi manevi birçok hasar alan vatandaşlarımıza da sabır diliyorum. Umuyorum bu felaket gidişat tez zamanda düzelir. Bugünkü konumuzun son günlerde yaşanan üzücü olaylarla ilişkili olmasına özen gösterirken, toplumsal travma konusuyla ilgili yazmaya karar verdim.
Travma, kişinin deneyiminin ötesinde, kötü bir olaya maruz kalarak psikolojik olarak olumsuz etkilenmesidir. Bu kötü olayın toplum tarafından paylaşılması durumuna ise toplumsal travma adı verilir. Ülkemizde son günlerde yaşanan orman yangınları toplumsal travmatik olaya iyi bir örnektir.
Travmatik olaylar insanların davranışlarını, duygularını ve tutumlarını tümüyle etkiler. Bu etkilerin başında travma sonrası stres bozukluğu gelir. Özellikle travmayı doğrudan yaşayan kişilerde devamlı kabuslar, zihin bulanıklığı, öfke gibi durumlar görülmektir. Kaygı bozukluğu ise travmaların yaygın etkilerinden bir diğeridir. Kaygı bozukluğunda kişi kendisini devamlı bir kaygı (kaygılanacak bir durum olsun veya olmasın) halinde hisseder ve bu günlük hayatın gidişatını önemli ölçüde sekteye uğratabilir.
Toplumsal travmalar yapısı itibariyle tansiyonun, umutsuzluğun, sinirin, tahammülsüzlüğün, sabırsızlığın artmasına ve bilgi kirliliğine sebebiyet verir. Kötü duygusal, bilişsel ve davranışsal durumlar adeta virüs gibi yayılabilir ve bu durumda iyileşmek zorlaşabilir çünkü kişi toplumsal travmadan doğrudan etkilenmese dahi, etrafındaki kişilerin travmalarından dolaylı olarak etkilenme ihtimali yüksektir. Toplumsal travma eğer tüm toplumu ele geçirip 'normal' olarak kabul edilmeyi başarırsa, bu sefer toplum iyileşmek için çaba sarfetmekten vazgeçer ve durumu kanıksar.
Toplumsal travmaları yenebilmek için toplum olarak yaşanan travmanın farkında olmak ve birlik olabilmek en önemli gerekliliktir. Kriz halindeki insanlar birbirlerinin işini zorlaştırmak yerine kolaylaştırmalıdır. Bu süreci atlatırken nelere öncelik verilmesi gerektiği iyi belirlenmelidir. Doğruluğu teyit edilmemiş, insanları daha da fazla krize sürükleyecek bilgiler kullanılmamalıdır. Eğer toplum doğru birlikteliği sağlayıp, yanlışların önünde set kurup , doğruların aktif olması için mücadele vermeyi başarabilirse; travmadan eskisinden daha da güçlü çıkmak elbette ki mümkündür. Çünkü yaşamsal tecrübeler, başarıyla atlatıldığı sürece, ne kadar zorlayıcı olursa kişilere ve toplumlara o kadar çok bilgi, deneyim ve motivasyon kazandırır. Friedrich Nietzsche'nin de söylediği gibi 'Bizi öldürmeyen şey, güçlü kılar.'
Psk. Mert Seis
06.08.2021