Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşanın yazdığı Nutuk, aslında milletine hesap vermek için yazılmış olup ve gelecek nesillere bırakılacak en değerli eseridir. Gazi Paşa yazdığı bu; “milletine hesap verme” metnini 1927 yılında 36 saatlik maraton konuşmasıyla kendi sesinden milletine duyurmuştur.
Biz; “Nutuk” terimine en fazla “Söylev” olarak anlam verirken, yabancılar Mustafa Kemal’in eserine daha farklı anlam yüklemekten kaçınmamışlardır.
Ülkemizde ise Nutuk hakkında çok şeyler yazıldı.
Eski alfabe ile yazılan orijinal metin Türk Devrim Enstitüsü tarafından yeni alfabe ile hazırlandıktan sonra Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Devlet Kitapları kategorisinde basıldı. 1970 yılında 10’uncu baskısını yapan Milli Eğitim Basımevi metni orijinal olarak vermiştir. 1995 yılında büyük emek vererek eski Türkçemizle yazılan ve herkesin anlaması zor olan terimlerden ayıklayarak Nutuk’u sadeleştiren Bedi Yazıcı, yaptığı çalışmada yeni nesillere karşı taşıdığı sorumluluğu büyük bir vatan sevgisi ile yaptığı mutlaktır. Ne yazık ki yapılan bu çalışma imla hatalarından arınık değildir.
Eski terimlerle olduğu gibi, Bedi Yazıcı’nın emek vererek yeni terimlerle ortaya koyduğu Nutuk ile, Dr. Kurt Koehler ’in Alman diline yaptığı çeviri arasında uyumluluk isabetli olup aralarında fark olmamaktadır. Eserin Fransızcasını okumadım ama Dr. Koehler yaptığı çeviriyi Fransızca olan Nutuk’tan aldığına göre aralarında farklılık olmadığına inanıyorum.
Nutuk, sadece yazılan konuşulan bir eser olarak kalmadı, ne yazık ki ticari olarak yazılıp üzerinden kazanç sağlamak için de Türk Milletine sunulmakta sakınca görülmedi. Ben yine de hepsine teşekkür ediyor, verdikleri emeğin değerini saygıyla karşılıyorum.
Bana kalırsa: Nutuk veya Dr. Koehler ‘in tanımlamasıyla söylersek; “Özgürlüğe Giden Yol,” Türk Milletinin her ferdi tarafından okunması gerekli olduğuna inananlardanım.
“Özgürlüğe Giden Yol” olarak tanımlanan Nutuk’u genç nesillerin bu sayfalarda okumasına vesile olmayı; doğup büyüdüğüm, ekmeğini yiyip suyunu içtiğim ülkeme ve onun kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal’e borçluyum.
Okumanız dileğimle...
Mehmet Nuri Sunguroğlu
BÖLÜM 1
1919 senesi Mayısın 19 uncu günü Samsuna çıktım. Genel durum ve görünüm:
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu grup, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış.
Büyük Savaşın uzun seneleri içinde, millet yorgun ve fakir bir halde.
Millet ve memleketi Genel Savaşa sevk edenler, kendi hayatlarının kaygısına düşerek, memleketten kaçmışlar. Padişah ve halife olan Vahdettin, soysuz, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşanın başkanlığındaki kabine; âciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız padişahın iradesi altında ve onunla beraber şahıslarını esirgeyebilecek (koruyabilecek) herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilâf Devletleri, ateşkes hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer bahane ile, itilâf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili, Fransızlar;
Urfa, Maraş, Gaziantep, İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da, İtalyan birlikleri; Merzifon ve Samsunda İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta, yabancıların subay ve görevlileri ve özel adamları faaliyette. En sonunda, konuşmaya başlangıç noktası yaptığımız tarihten dört gün önce, 15
Mayıs 1919 da itilaf Devletlerinin oluru ile Yunan ordusu İzmir’e çıkarılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında, Hristiyan unsurlar gizli, açık, özel hırs ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce, çökmesine çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle belirlendi ki, İstanbul Rum Patrikhanesinde oluşan "Mavri Mira" kurulu (Belge 1), illerde çeteler kurmak ve yönetmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızıl Haçı, resmî göçmenler komisyonu;" Mavri Mira "kurulunun çalışmalarını kolaylaştırmaya hizmet ediyor." Mavri Mira" kurulu tarafından yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşını aşan gençler de dahil olmak üzere her yerde tamamlanıyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de "Mavri Mira" kuruluyla aynı fikirde olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında kurulmuş ve İstanbul’daki merkeze bağlı olan "Pontus" derneği kolayca ve başları ile çalışıyor (Belge 2).
Durumun korkunçluğu ve ağırlığı karşısında, her yerde, her bölgede birtakım kişiler tarafından kurtuluş yolları düşünülmeye başlanmış idi. Bu düşünce ile yapılan girişimler, birtakım kuruluşlar doğurdu. Örneğin: Edirne ve yöresinde "Trakya-Paşaeli" adı ile bir dernek vardı. Doğuda, "Hakları Koruma,"
(Belge 3) Erzurum’da ve Elazığ’da (Belge 4) genel merkezi İstanbul’da olmak üzere kurulmuştu. Trabzon’da, Doğu illeri Ulusal Hakları Savunma Derneği adında bir dernek bulunduğu gibi İstanbul’da da "Trabzon ve Yöresi Yerinden
Yönetim Derneği" vardı. Bu dernek merkezinin gönderdiği delegelerle, Of ilçesiyle Rize sancağında şubeler açılmıştı (Belge 5) ve (Belge 6).
İzmir’in işgal olunacağına dair Mayısın on üçünden beri elle tutulur belirtiler gören İzmir’deki bazı genç vatanseverler, ayın 14-15 inci gecesi, bu acıklı durum hakkında fikir alışverişinde bulunmuşlar ve olup bitti haline geldiğine kuşku kalmayan Yunan işgalinin İzmir’in Yunanistan’a katılmasıyla sonuçlanmasını önlemek esasında birleşmişler ve "Katılmayı reddetme" prensibini ortaya atmışlardır.
Aynı gecede bu amacın yayılmasını sağlamak için İzmir’de Yahudi Mezarlığına toplanabilen halk tarafından bir miting yapılmışsa da ertesi gün sabahleyin Yunan askerlerinin rıhtımda görülmesi ile bu girişim amaca umulan ölçüde ulaşamamıştır.
Kaynak: Gazi Mustafa Kemal, Nutuk. Sayfa 1, 1919-1927
Hazırlayan ve sunum: Mehmet Nuri Sunguroğlu 2021
(DEVAM EDECEK)