AÇ MIYIZ, TOK MUYUZ
34 milyon banka borçlusu, 22 milyon icra dosyası ile aç mıyız tok muyuz?
İtiraf edelim ki açımız da var tokumuz da var.
Bir tarafta insanlar rahatın üzerinde yaşarken, öteki tarafta bir lirayı harcarken beş defa düşünen insanların yaşadığı ülkedeyiz. Şehirde, kasabada park yeri bulmakta zorluk yaşadığımız ne kadar doğru ise, evine gitmek için dolmuş parası olmayanların da yaşadığı bir toplum oluşturduk.
Lambada kalkarken lastiklerini çığırtacak kadar gaz verenlerin borçlu olduğu kadar, ayakkabısı yıpranmasın diye yavaş yürüyenlerin de borcu olduğunu inkâr edecek durumda değiliz.
Gelir dağılımının bu kadar farklı olduğu ülkemizde açlık ve yoksulluk üzerinden edebiyat ve siyaset yapacak kadar üzücü başka bir şey olabilir mi?
4 kişilik bir ailenin gıda ihtiyacı olan açlık sınırının 2.736, yoksulluk sınırının ise 8.912 TL olduğu ülkemizde aç ile tok nasıl tespit edilecek ki inandırıcı olsun?
Midemizin doyması ile açlığın ortadan kalkmayacağını kime, nasıl anlatabiliriz?
Bazıları uçtuğumuzu iddia ederken, kimilerinin de battığımızı çığırdığı ülkemizde kime nasıl inanalım?
TÜİK istatistiklerini ciddiye almak yerine Dünya Bankasının tüm verilerine bakmak daha uygundur ve sadece iki ülkeyi ekleyecek kadar yerim var.
Türkiye:
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2002 yılında 3.688, 2013 yılında 12.614 Dolar iken, 2020 yılında 4064 Dolar —%35— kadar azalarak 8.550 Dolara düşmüş.
Romanya:
Avrupa’nın en fakir ülkesi olan Romanya’da 2002 yılında 2.120 Dolar olan milli gelir 2013 yılında 9.548 ve 2020 yılında 12.800 Dolar olarak Dünya Bankasının verilerine yansımış.
Yaşam kalitesini henüz bilmeyen bir toplum için aç kalmak mümkün müdür?
Haftada 50 saat çalışan baba, evine giderken boynu bükük ise, o ailenin tok olduğunu iddia edebilir miyiz?
Çift maaş alanları, bir gecede milyoner olanları, vergisini kaçıranları, yüzdeler dağıtanları, kredi borcunu bilerek ödemeyenleri hangi utanmaz yüzümüz(!) ile yoksul olarak tarif edebiliriz?
Kral tokuz dediyse tokuz be kardeşim, lamı cimi yok!