Son yılların en büyük orman yangınlarını yaşıyoruz. Ülkenin ciğerleri yanıyor, bir yangın söndürülmeden diğeri başlıyor..
Ne tesadüf ki yoğunlukla Akdeniz ve Ege bölgelerimizde meydana gelen orman yangınları hemen hemen aynı ayda başlıyor. Yangınların meydana geliş nedenlerinin kasıtlı olduğu yönünde şüpheler var.
Adeta ‘Tasarlanmış cinayetler’ şeklinde ormanlarımız yanıyor veya yakılıyor.
Geçtiğimiz yıllarda sıradan bir orman yangını diye haber bültenlerinde yer alan yangın sonrası aynı alana dev turistik tesisler yapıldığına şahit olduk.
Yanan orman alanında ağaç yerine beton yığınlarını görüyoruz.
Dileriz bundan sonra aynı görüntülere rastlamayız.
Orman kanunları dediğimiz sert yasal düzenlemeler orman yangınlarında da uygulanmalı veya bu konuda yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Bunun adı: “Doğaya karşı tasarlanmış seri cinayetler” dir.
Bir orman 60-70 yılda, kendi habitatını oluşturuyor.
Ormanlarımız; yol, baraj, havaalanı, santral yapımı, kentleşme, kesim baskısı ve yangın tehdidi altında, azalıyor, tükeniyor, can çekişiyor...
Kısacası insanın verdiği zarara tabiat direnemiyor.
Oksijen kaynağı ormanlarımız korunmalı, yaşatılmalı, çoğaltılmalı, ranta kurban edilmemelidir.
Yanan veya yakılan orman, koru ve maki sahaları yangının ardından derhal ağaçlandırılmalı, yapılaşmaya asla izin verilmemelidir. Yakılan ormanlar hayatla aramızdaki uçurumu derinleştirirken, ne acıdır ki, orman yangınlarını bizlere hazmettirdiler. Türkiye’nin yüzölçümünün sadece yüzde 10’u tarım alanı olarak kalmışken. Ülkemizin gelecekte çürük bir halıyla kaplanma ihtimaline kimse kafa yormuyor.
Artık aklımıza başımıza almalıyız…Ülke olarak etkili tedbirler almalı, ormanlar korunmalı, ağaçlandırma seferberliği yapılmalı.
Doğal sebeplerle ormanlar yanabilir, buna bir diyeceğimiz yok. Ancak,
22.5 milyon hektar olan orman varlığımızın %57’sinin yangına hassas durumda olduğunu unutmamalıyız.
Ormanlarımız içinde bulunduğumuz teknoloji çağında MOBESE kameralarıyla daha etkili izlenmeli, özellikle orman köylümüz, çiftçilerimiz, arıcılarımız ve avcılarımız mücadelenin vazgeçilmez birer parçası olmalı.
Yangınlara karşı tüm toplum uyarılmalı ve bilinçlendirilmeli.
Ağacın, bitkinin, karıncanın, ağustos böceğinin, kelebeğin, karacanın, kaplumbağaların, yaban domuzunun, tırtılın da bir can taşıdığını o kafalara nasıl anlatacağız?
Bu topraklarda yaşayan herkes çevreye önem vermeli, çünkü sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir ülkede yaşamak istiyoruz.
Daha önemlisi kayyuma devredilen THK hangarlarında çürümeye terkedilen yangın söndürme uçakları bir an önce tamir edilmeli ve kullanıma hazır hale getirilmelidir.
…Veya Bakanlıklardan, Cumhurbaşkanlığına kadar elde bulunan özel uçak sayısı azaltılmalı, en az 20 yangın söndürme uçağı hazır duruma getirilmelidir..