Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım, ‘Trabzon’da eskiden mi daha fazla fabrika vardı, bugün mü’ diye sordu. Ben de hemen, ‘Elbette bugün’ cevabını verdim.
Öğretmen arkadaşım elindeki çay bardağını masanın üzerine koydu, koltukta hafif geriye yaslandı ve ‘Bugün fabrika, imalathane sayısı fazla olabilir. Ama eskiden Trabzon’da çok fabrika, imalathane vardı. Muzaffer Başkaya’nın ‘Cumhuriyetin ilk yıllarında Trabzon’da ekonomik hayat’ isimli kitabında 1920’li yıllarda Trabzon demir fabrikası olduğu yazılı. Mensucat, şeker, makarna, fındık, içki, balık yağı, çömlek fabrikası, un fabrikası ve onca imalathane olduğu yazılı. Gemi yapımı o yıllarda da vardı. Trabzon’da kantar imal ediliyordu. Sabun, fındık yağı fabrikası, tütün işleme fabrikaları vardı. Bugün bunların hangileri var.’ dedi. Trabzon, yüz yıl önce üreten, imal eden bir kent olmasına rağmen, kente Avrupa’dan deniz yoluyla önemli miktarda mal gelirdi. Gelen malların büyük kısmı İran’a nakledilirdi, bir kısmı da kentte tüketilirdi.
Bugün bu fabrikaların belki bir kaçı var. Fındık fabrikası, gemi yapımı gibi! Geri kalanların hepsi kapandı. Gerçi son yıllarda organize Sanayi Bölgelerinde epey fabrika açıldı. Ancak, söylenenlere bakılırsa Organze Sanayi Bölgelerinde, fabrikalardan çok depolar varmış.
Trabzon, liman kenti olmasının yanı sıra doğu Karadeniz’in güneye açılan kapısı. Kent, tarihi süreç içersinde doğudan kuzeyden ve güneyden göç aldı. Kentin ve çevresinin nüfusunun artması göçü de beraberinde getirdi. Osmanlı’nın son yıllarında imparatorluğun 10 büyük kentinden biri olan Trabzon bugün orta sıralara geriledi. Bunun en önemli nedenlerinden biri bölgede istihdama yönelik tesisin, fabrikaların bulunmamasıdır. Trabzon’da yüzyıl önce faaliyette olan fabrikalar yıllar içerisinde kapanmasaydı, üretimi durdurmasaydı kent bugün daha farklı bir konumda olurdu.
Bir kentin gelişmesi ve o kentte yaşayanların refahı, üretime ve ithalata- ihracatta bağlı. Öncelikle üreteceksin.