Geçenlerde 4 arkadaş Sümela Manastırı’na ziyarete gittik. Müze ve ören yerlerine dünyanın hemen her yerinde giriş ücretlidir. Ve dar bir çevre dışında o ülkelerde hemen herkes ücret öder. Türkiye’de ise ücret ödemeyenlerin listesi hayli uzundur. (Bakanlık sitesinde kimlerin ücretsiz giriş yapabilecekleri yazılı) Avrupa ülkelerindeki bu mekanlara girişte ödenen ücret, o ülkede mesela asgari ücretin yüzde biri düzeyinde… Türkiye’de ise yüzde 3’üne yakın. Sümela’ya 4 kişi giriş bileti alsanız, 10 liralık milli park giriş ücreti ile birlikte 340 TL ödeyeceksiniz. Manastıra çıkmak için ödeyeceğiniz dolmuş parası ile birlikte rakam 360-370 TL’yi buluyor. Bir de ikişer çay içseniz harcamanız 450 TL’yi buluyor. Manastıra gidiş- geliş için ödeyeceğiniz ücret veya özel aracınızın yakıt ve otopark ücretini de hesaplarsak yaklaşık 600 TL harcamış olursunuz. Yemek yiyelim derseniz 4 kişinin o günkü harcaması bin lira civarında. Bu rakam da asgari ücretin üçte biri.
Avrupalı için bu rakam 100 Euro civarında. Kişi başı 25 Euro…
Çay kahve, yemek bedeli dışında Sümela’ya ve Altındere vadisine giriş ücreti olarak belirlenen miktar, Türkiye koşullarında gerçekten çok yüksek.
Sümela ziyarete açıldıktan sonra, tahminim o ki giriş sayısı çok azalmıştır. Sümela’ya giriş ücretini belirleyenler, aslında buna Ayasofya’yı, Atatürk Köşkü'nü vs. eklemeliydiler. Gerçi, müze olduğu yıllarda Sümela’dan daha fazla kazandıran ve yılda biletli bir milyon kişi tarafından ziyaret edilen Ayasofya, camiye dönüştürülünce yıllık 10 milyon civarındaki gelir de ortadan kalktı.
Sümela ve diğer tüm müze ve ören yerleri için, Trabzon’a özel bir müze kart uygulamasına geçilseydi ve tümüne giriş ücreti olarak 100 TL bedel alınsaydı, makul karşılanırdı.
Sümela ve milli parka giriş ücretini, çokları ‘insanlar Sümela’yı görmesinler, diye ücreti yükselttiler’ diye yorumluyor. Çok da haksız değiller!