Trabzon’da bir sokak ve bir türbe!

Abdullah Şanlı

Bu köşede zaman zaman gazeteci Hasan Kurt’un ‘Bir Zamanlar Trabzon1-2’ adlı eserlerinden alıntılar yapıyorum. Kurt’un, onlarca kitaptan ve sözlü kaynaklardan derlediği eserlerinde dikkat çeken hikayeler, yazılar var.

Bunlardan biri de 1940’lı yıllarda Mahmut Goloğlu’nun ‘Bir sokak ve bir türbe’ başlıklı yazısı.

Mahmut Goloğlu, o yıllarda iktidara muhalif bir kalemdi. Sonra, Demokrat Parti’den Trabzon milletvekili oldu. 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası Yassıada’da yargılanmıştı.

Mahmut Goloğlu’nun konutu Trabzon Lisesi karşısında idi. Goloğlu, 28 Haziran 1949 tarihli Yeniyol Gazetesindeki yazısında, konutunun yakınındaki Osman Baba Türbesi’nin döküntü halini, yolların durumunu şöyle anlatıyordu;

“On beş senelik ayrılıktan sonra altı ay evvel geldiğim bu şehirde adeta yabancılık hissettim. Şehirde değişen şeyler pek azdı, fakat neden bilmem, Trabzon bana başkalaşmış geldi. Önceleri bu hissimi, on beş senelik unutkanlığın ve yeniden kavuşmanın heyecanının yarattığını zannettim. Ve altı aylık samanı alışkanlık devresi olarak kabul ettim ve bekledim…

Asırlar boyunca, Karadeniz’in şark kıyısında, dört iklimin yedi buçuk düvelin hayat ve saadet kaynağı olan bu şehrin ocaklarında şimdi sadece yoksulluğun dumanı tütüyor. Kiminle konuşsanız halinden şikayetçi, kime sorsanız geçiminden aciz…Akşam ezanı evine dönüp de kalbi huzur içinde sofrasının başına geçip oturabilecek çok az kimse bulabilirsiniz. İşsizlik bahsi açılmaya bile değmez. Geceleri ana caddelerde, işsizlik, serserilik ve külhanbeylik yolunu tutmuş gençler sopalar, değneklerle meydan muharebesine girişiyorlar. Neylesinler, gençliğin harcanacak enerjisi var, istenilse bu enerji hayırlı işlerde harcanırdı. Ama kötü yollara dökülüyor. Bir nesil kaybediyoruz, farkında değiliz. Farkında olduğumuz ve farkında olmak istediğimiz tek şey sıcacık koltuklarımız, çil zil liralarımız.

İşte Trabzon’un bugünkü halinden birkaç satır… Maksadımız sadece muhalefet yapmak değildir…”

Goloğlu, bugünü değil tam 70-75 yıl öncesini anlatıyor...

***

Mahmut Goloğlu yazısını özetle şöyle sürdürüyor;

“Aziz okuyucularım, yukarıda söylediğim gibi şehrin bugünkü halini anlatmaya, evimden çıkarken gördüklerimle başlayacağım.

Oturduğu ev, Trabzon’un Kavakmeydan semtinde, yeni ve kibar ismiyle Erdoğdu mahallesinin Türbe sokağıdır. Allah’ın ismiyle her sabah evimden çıktığım zaman ayağımı bu sokağa basarım ve bu sokaktan geçerek duvardaki levhasını göre hala Meydan-ı garbi caddesi ismini taşıyan, soyadını bilmediğim ana caddeye inerim. (Meydan-ı Garbi Caddesinin adı İsmet İnönü Caddesi olarak değiştirildi. Goloğlu, soyadını bilmediğim derken İsmet Paşa’ya gönderme yapıyordu)

Bu sebeple önce Türbe sokağından bahsedeceğim.

Türbe sokağı, Kavak Meydanı’nda Osman Baba Türbesi’nin yanından yukarı doğru uzanarak Tekfur çayır Mahallesine gider. Doğu yanı halen içinde hayvanların otladığı mezarlıktır. Mezarlıktan sonra sağlı sollu evler başlar. Yol üzerindeki evlerde oturan vatandaşların büyük ekseriyeti kıt gelirlidir. Her halde bu yüzden olacaktır ki, türbe sokağı da sokakların en fakiridir!..

***

Biz yolumuza devam edelim ve Türbe sokağından Meydan-ı Garbi Caddesine inelim. Tekfurçayırdan bu caddeye inen sokağı ikiye ayıran bir Türbe var. Buna Osman baba’nın türbesi derler, ama türbede iki sanduka vardır. Mezar ve sandukalardan birisi Osman baba’nın ise diğeri kimindir? Bu türbenin dini ve mimarı bir kıymeti var mıdır? Ben bunları münakaşa konusu yapacak değilim. Fakat kafamın içinde çöreklenmiş bir sual var ki, bunun cevabını veremiyorum ve bu cevabı öğrenmek istiyorum. Bu türbe ile meşgul olması gereken bir makam yok mudur/ Bu türbe sokak malımıdır? Ana caddenin kıyısında perişan halde duran bu türbe niçin perişan haldedir. Camları, pencereleri, kapıları kırılmış. İçerisi toz duman olmuş. Duvarlarında taşları dökülüyor. Zaman olur etrafında koyunlar, inekler otlar zaman olur yolcular namaz kılar. Bazen kapısına çöp atılır, bazen penceresinde mum yakılır…

Bir köylü vatandaş türbenin daracık çimenliğinde namaz kılıyor ve ellerini açmış Tanrıya dua ediyor. Ben de içimden aynı duaya iştirak ederek, ‘Ey ulu Tanrım. Sen bizim aklımızı, fikrimizi muhafaza et. Sen bize sabır ihsan eyle ve sen bize yardımcı ol. Çünkü biz tedbiri unutarak sadece kadere bağlandık ve tevekkülü miskinlik zannederek iğneden ipliğe her işimizi sana bıraktık’ diyorum.”

Kadim Şehir Trabzon’un görkemli geçmişini merak edenler, Hasan Kurt’un iki esiren mutlaka göz atmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.