Trabzonspor, sezona iyi oyunla olmasa da iyi bir skorla başlamıştı. Deplasmanda Malatya’ya 5 atmıştı. Aslında bu galibiyet Trabzonspor’un da önünü açtı. Trabzonspor eski teknik direktörlerinden Ahmet Suat Özyazıcı, “Atan ve tutanın iyi olduktan sonra merak etme” derdi. Trabzonspor’un atanı çok, tutanı ise bir oyuncu... O da kaleci Uğurcan. Ki, o Uğurcan bordo-mavili ekibi birçok maçta kurtardı.
Trabzonspor’un 15 maçta topladığı 39 puanda elbette kaleci Uğurcan’ın katkısı fazla ancak, diğer oyuncular da yapabileceklerini en düzeyde ortaya koymaya çalışıyor. Takımdaki bu düzenin, sistemin yaratıcısı da teknik patron Abdullah Avcı’dır. Avcı’ya tam destek veren başkan Ağaoğlu ve 2. başkan Ertuğrul Doğan’dır.
Başarmanın ana koşulu inanmak, bir ve beraberlik içerisinde olmaktır. Trabzonspor’un başarısının temelinde bu öğe yatar.
İnanç ve sistem olmasa, sağ ve sol beki olmayan, orta sahası ortası gedik veren, santraforları peş peşe sakatlanan bir takım nasıl başarılı olur? Her önüne geleni nasıl devirir?
Kimileri, şans faktörünü öne çıkarıyor. Şans veya karşı takımın beceriksizliği vb. ne derseniz deyin, bence başarının temelinde inanma ve oyun düzeni var. Teknik direktör, elindeki kadroyu en iyi şekilde kullanıyor. Ve karşılaşmalara göre bir oyun planı kurguluyor.
Teknik direktörün, aksayan ve beklediği verimi alamadığı oyunculara alternatif olarak, transfer istemesi doğru bir hamle! Kadroda sağ ve sol bek için alternatif bulabilirsin ama, mesela orta saha için Dorukhan’dan başka alternatifin de yok. Dorukhan’ı da sağ bek oynatıyorsun. Bu durumda, öncelikle defansın önüne oyuncu almak zorundasın. Forvette de aynı sıkıntı var. Mutlaka bir hatta iki açık oyuncu alınmalı.
Trabzonspor’un rakibinin takipçileri değil, ligdeki 19 takım olduğu unutulmamalı. Çünkü bazı takımlar üst sıralar için mücadele verirken çoğu düşmemek için saldırıyor.
Trabzonspor, geride kalan 15 maçta büyük bir avantaj yakaladı. Ezeli rakibi olan Fenerbahçe’ye 12 puan fark attı. Ancak bu fark bir rehavet yaratmamalı. 3 puanlık sistemde her şey olabilir! Atalarımız, boşuna ‘su uyur düşman uyamaz’ dememişler. 2010-2011 de bunu yaşadık!